- Kamuoyuna Duyuru…! - 30 Nisan 2023
- 1915 Olayları ve Konuşulmayanlar - 25 Nisan 2023
- Neden Ak Partiliyim? - 24 Nisan 2023
2020 yılına sağlıkla girdik.
Çok şükür. Şükretmemin sebebi ise deli gibi patlayıcı atmak için çabalayan insanların varlığı.
Daha geçtiğimiz Pazartesi günü çevrecilikten ve çevre için uygulanan programlardan bahsetmiştim. Her yılbaşı akşamı ve gecesi yaşadığımız çevre terörünü tekrar yaşadık.
Almanya’daki tüm şehirlerde aynı tablo var. Kirlenen caddeler ve hava ve bir gecede atmosfere salınan patlayıcı kirliliği ve bütün bunlar için harcanan paralar.
Evet, çok ciddi miktarda para sarfediliyor.
2019 yılında sadece yılbaşı akşamı/gecesi patlatılmak üzere 135 milyon Euro değerinde patlayıcı satıldı.
Bu rakam sadece Almanya için geçerli, siz bir de bütün Avrupa’yı düşünün.
Günlük hayatta çevre kirliliği için kıyameti koparanların yılbaşında neden sessiz kaldıklarını anlayamıyorum. Gerçekten anlayamıyorum. Mesela etrafa sürekli çemkiren Greta neden meydanlarda değildi?
Hani Müslümanların aşırılıkları rahatsız ettiğinde yazıp, çiziyoruz ve orta yolu hatırlatmaya çalışıyoruz ya. Bu konuda da aynısı. İnsan olarak abartmayı seviyoruz. Mesele eğlenmekse illa abartıp suyunu çıkarmaya gerek var mı?
Sokaklarda patlamalar başladığında ağaçlardan korkuyla kaçmaya çalışan kuşları görünce, insanın ne kadar vahşi olduğuna bir kere daha şahit oldum.
Yazık o kuşcağızlara.
Keyfimiz için onları nasıl bir eziyete maruz bırakıyoruz.
Dindar olup, daha da dindar olmaya ısrar edenler gibi; eğlenmek isteyen ve daha da fazla eğlenmek isteyenler de aşırılık ve yobazlık içinde.
Çok garip gelecek ama bizler de bu iki tarafın arasında kalıyoruz.
İki sığ kalitesizliğin arasındaki yaşam mücadelesi bizimkisi.
Yılbaşı gecesi ne kadar alkol alırsanız alın, sabaha baş ağrısı ile keyifsiz olarak uyanacak ve bu psikolojik hali iki gün boyunca yaşayacak olan insan varlığının amacı ne?
Yılın 365 günü kimi zaman yalnız, kimi zaman huzursuz ve mutsuz, kimi zaman da sevgisizlik içinde yaşayacak olsalar da; o gece illa mutlu, sevinçli ve ‘seviyorum’ dedikleriyle mışmış geçirmeye çalışmayı anlamakta güçlük çekiyorum.
Gerçekten anlayamıyorum.
Belki de sorun bende bilmiyorum.
Anlayamasam da; o tarafın da, bu tarafın da aşırılığı rahatsız edici.
Neden hep biz sabretmek zorundayız?
Sevgi ve Bilgiyle kalın