AK Parti Sözcüsü Çelik: Türkiye’deki vesayet odakları uyumuyor

0

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin, “AK Parti buna güçlü bir tepki vermeseydi, bundan sonra hiçbir milletvekili Mecliste bir yasaya, Meclis iradesinin üstüne ipotek koymak isteyenlerin birinin müsaadesi olmadan imza atamazdı.” dedi.

Çelik, Devlet Bahçeli Tesisleri’nde düzenlenen partisinin “Ceyhan Teşkilat Buluşması”nda yaptığı konuşmada, 2020’nin siyaset açısından zamanın hızlı aktığı bir yıl olacağını söyledi. Türkiye’yi sağlam ve diri tutmak için daha güçlü ve büyük bir dayanışma içinde olmaları gerektiğini vurgulayan Çelik, şöyle konuştu:

“Bugünlerde üst üste gelen olaylar, her birine baktığımız zaman, elde ettiğimiz kazanımları korumak için ne kadar daha çok çalışmamız gerektiğini, kazanımlara karşı pusuda bekleyenlerin aynı pusu kültürünün devam ettiğini gösterdi. Önce emekli bir Genelkurmay Başkanı çıktı, TBMM’den çıkarılmış bir yasa için o yasanın altında imzası olan arkadaşlarımızı çirkin bir biçimde bir terör örgütüyle yan yana zikretti. Bunun manası nedir? Bunun manası, Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere AK Parti buna güçlü bir tepki vermeseydi, bundan sonra hiçbir milletvekili Mecliste bir yasaya, Meclis iradesinin üstüne ipotek koymak isteyenlerin birinin müsaadesi olmadan imza atamazdı.”

TBMM’nin, milletin adına yasama dokunulmazlığı olduğunu ifade eden Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü: “AK Parti vatandaşın desteğiyle Türkiye’nin nefes almasını sağlayan bir ortam oluşturdu. Yoksa ikili iktidar yapısı vardı. Millet kime oy verirse versin kimi desteklerse desteklesin sonuçta geliyorlardı, seçilmiş hükümetin ne yapacağına karar veriyorlardı. O emekli generalin yaptığı açıklamayla Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklamaların tesadüf olduğunu düşünmeyin. Aynı zihniyetin ürünleri. Türkiye’nin Cumhurbaşkanını terör örgütünün siyasi ayağı olarak nitelendirmek ahlaksızlığın ta kendisidir, vicdansızlığın ta kendisidir, akıl yoksunluğunun ta kendisidir. Çıkmışlar, utanmadan Cumhurbaşkanımıza ‘diktatör’ diyorlar. Siyaset biliminde, ‘halkını gördüğü zaman tankın arkasına, topun, tüfeğin arkasına saklanana’ diktatör denir. Bizim Cumhurbaşkanımızsa 15 Temmuz gecesi tankın, topun, tüfeğin üstüne yürümüştür.”

Çelik, Türkiye’nin güney sınırlarını korumak ve buraları terör örgütlerinden arındırmak için yaptığı operasyonları anımsatarak, şunları kaydetti: “İdlib’de ne işimiz var diyenlere şunu sormak ve söylemek lazım. ‘Sen PKK Suriye’nin kuzeyinde bir terör devletçiği mi kursun, DEAŞ terör örgütü Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin sınırdaşı mı olsun istiyorsun? Terörle mücadelede, bütün dünyadan duymadığımız tenkitleri Türkiye’nin içinde bazı siyasi partilerden duymak son derece üzüntü vericidir.”

“30 kilometre derinlik, Türkiye için bir güvenlik şerididir”

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Çok diri olmalıyız, hep teyakkuz halinde olmalıyız. Su uyuyor, Türkiye’deki vesayet odakları uyumuyor. Demokrasimizin kazanımlarını korumak, bir kereliğine yaptığımız, ondan sonra peşini bırakacağımız bir mesele değildir.” dedi. Vesayeti yeniden diriltmek için birtakım çalışmalar olduğunu dile getiren Ömer Çelik, şöyle devam etti:

“Cumhurbaşkanımıza, AK Parti kadrolarına söz söyleyenler, kendi kadroları içerisinde darbeden bahsedenlere, vesayetten bahsedenlere herhangi bir söz söylemiyor. Biz, buradan bu oyunu gördüğümüzü, bu tezgahın adını koyduğumuzu, bunun çok iyi tanıdığımız bir kumpas olduğunu tespit ettiğimizi ilan ediyoruz. Bu açıklama kademe kademe Fetullahçı Terör Örgütü’nü mağdur göstermeye çalışan ama bahane üretmeye çalışan, onun yerine eski bir vesayeti yeniden diriltmek için Türkiye’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı’na, seçilmiş hükümetine, en büyük partisine karşı kumpas kurmaya çalışan birtakım yaklaşımlardır. Çok diri olmalıyız, hep teyakkuz halinde olmalıyız. Su uyuyor, Türkiye’deki vesayet odakları uyumuyor. Demokrasimizin kazanımlarını korumak, bir kereliğine yaptığımız, ondan sonra peşini bırakacağımız bir mesele değildir. Demokrasimizin birikimini korumak, gelecek nesillere en büyük armağanımızdır. Gelecek nesiller daha iyi okullarda okuyacaklar, daha iyi iş imkanları bulacaklar, bizim içinde bulunduğumuz kademe kademe değiştirdiğimiz bu Türkiye’den çok daha güçlü bir Türkiye’nin vatandaşları olacaklar. Bunun sırrı, Türkiye ne zaman milli iradeyi güçlendirmiş, milli iradesiyle hür bir şekilde yönetilmişse, Türkiye büyümüştür. Ne zaman ki darbelerle, postmodern darbelerle ya da birtakım kumpaslarla o zaman Türkiye sakatlanmıştır, ekonomik olarak kayba uğraşmıştır, geleceğinden kayba uğramıştır. O günlerde verilen mücadeleler bugün tarih gibi gelebilir, hayır değil. Türkiye’de bu işler diridir.”

“Herhangi birisi, amacı ne olursa olsun seçilmiş cumhurbaşkanı ve hükümeti, Türkiye’nin en büyük siyasi partisini bu şekilde hedef alıyorsa, bunların arkasında başka niyet vardır.” diyen Çelik, “Bu niyet konusunda uyarıda bulunuyoruz. Biz bu niyeti görüyoruz, bu maksadın farkındayız, bu tezgahın adını koyduk, bu kumpası işaretledik, buna izin vermeyeceğiz.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şu an Pakistan’da olduğunu da hatırlatan Ömer Çelik, Pakistan’da bütün sokakların fotoğraflarıyla donatılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Pakistan’da parlamento ve senatonun ortak oturumunda en çok konuşma yapan lider olduğunu söyledi. Çelik, demokratik kazanımları korumak için uyanık bir şekilde siyaset yapmaya devam edeceklerini kaydetti.

“İdlib’de ne işiniz var?” diyenlere seslenen Ömer Çelik, şunları söyledi: “Filmi biraz geri saralım. DEAŞ terör örgütü sınırımıza yakın bayrak dikmişken, PKK terör örgütü Suriye’nin kuzeyinde bir terör devletçiği oluştururken bütün bunları seyretmemiz mi gerekiyordu. Hatta daha ileri giderek DEAŞ ve PKK’nın attığı füze, bombalar Hatay başta olmak üzere topraklarımızdan içeri düşerken egemen bir devlet olarak sınırlarımızı korumayacak mıydık? Türkiye’nin İdlib’de ne işi var diye soranlar, ‘PKK’nın Türkiye sınırında ne işi var?’ diye soruyorlar mı? ‘DEAŞ’ın Türkiye sınırında ne işi var?’ diye soruyorlar mı? Eğer bir Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Fırat Kalkanı harekatını yapmasak, bugün 30 kilometre derinlikte mücadele ettiğimiz bu terör örgütlerinin terör saldırılarını Hatay’da, Gaziantep’te, Adana’da göğüslemek zorunda kalacaktık. Bir devletin, güçlü bir devletin en asli görevi sınırları, toprakları ve vatandaşları saldırıya uğradığında saldırıyı püskürtmektir. Bu 30 kilometre derinlik, Türkiye için bir güvenlik şerididir. Eğer biz bunu yapmasaydık, ‘İdlib’de ne işiniz var?’ diyenlere soruyorum, o zaman PKK terör örgütüyle nasıl mücadele edecektik, sınırlarımıza yerleşmiş DEAŞ terör örgütüyle nasıl mücadele edecektik, Türkiye sınırının dibine o paçavralarını asmış, nasıl mücadele edecektik? Demek ki bu soruyu soranların PKK ile mücadeleyle, PYD ile mücadeleyle, DEAŞ ile mücadeleyle ilgili bir dertleri yok.”

“Hiçbir terör örgütü Türkiye’yi yolundan döndüremez”

Ömer Çelik, Türkiye’nin ekonomik geleceğinin parlak olmasının, sosyal hayatında barışın olmasının demokratik gücü korumaya bağlı olduğunu kaydetti.

“Türkiye’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı ve hükümetine karşı Fetullahçı Terör Örgütü ile güya mücadele ediyoruz etiketi altında yeni bir vesayet oluşturmaya çalışarak saldırı düzenleyenler, demokrasiyi sakatlamaya çalışıyorlar.” değerlendirmesinde bulunan Çelik, “Biz bunların ne yaptıklarını ilk iktidara geldiğimizde görmüştük. 10 senedir sesleri çıkmıyor, şimdi yeniden bu vesayeti diriltmeye çalışıyorlar. Buna vereceğimiz en güçlü cevap, bu salonlardaki toplantılarımızı en güçlü şekilde yapacağız. Mahalle mahalle, sokak sokak, belde belde, ev ev birliğimizi, beraberliğimiz artıracağız. Türkiye’nin demokratik gücünü artıracağız. Bu birlik ve beraberliğimiz Türkiye’nin en büyük kuvvetidir, gücüdür. Bunu koruduğumuz müddetçe hiçbir vesayet, hiçbir terör örgütü Türkiye’yi yolundan döndüremez.” şeklinde konuştu.

Fransa’da Türkiye düşmanı bir siyasetçinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a diktatör dediğini hatırlatan Ömer Çelik, “Fransa’da Türkiye düşmanı bir siyasetçi, ırkçı, faşist, İslam ve Türk düşmanı, Cumhurbaşkanımıza diktatör diyor. Böylelerinin Türkiye ve Cumhurbaşkanımız aleyhine konuşmasından biz gurur duyarız. Niye? Bunlar ırkçı, faşist, İslam ve Türk düşmanı bir kafaya sahipler. Bunlar bizimle ilgili, Cumhurbaşkanımızla ilgili iyi konuşurlarsa ona üzülürüz. Üzüntü verici olan o ırkçıların, faşistlerin kullandığı dili Türkiye’nin içerisinde bazı siyasilerin aynen tercüme ederek hiçbir izan, ahlak, vicdan ölçüsü gözetmeksiniz aynı şekilde kullanmalarıdır.” ifadesini kullandı.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz