Bir toplumun bir anda neden ihtiyacı olur ki?

0
Latest posts by İbrahim Yersiz (see all)

Türkiye’de insanlar kendilerine bu soruyu sormuyor; çocuklarına her sabah SS çocukları gibi yemin ettirilirken olayın vahametini görmüyor, olayı bu yönüyle sorgulayacağı yerde bu andın neden kaldırıldığını sorguluyor.

Bu bir akıl tutulmasıdır, normal ortalama bir zekanın savunabileceği bir şey değildir; ancak gelin görün ki Türkiye’de o bazı zekalar bunu savunuyor ve gerekçesini bir mantığa oturtacağına tepkisini o andı kaldıranların niyetleri üzerinden veriyor. 

Oysa bu tür şeyler partiler üstü şeylerdir, hangi partinin veya iktidarın onu kaldırdığı önemli değildir, önemli olan yapılması gerekenin yapılmış olmasıdır.

Fakat belli ki doğru olanı partilere göre savunmak ancak bu şekilde yetişmiş zekaların bir ürünü olsa gerek.

Bu ant ırkçı hezeyanların boy verdiği bir devrin ürünüdür. Devri açısından savunulabilir bir yanı olsa da -ki bana göre o da yok- bugün onunda elle tutulabilir bir yanı yoktur. Dünya topluluklarının savaş psikozuyla militarize edilerek savaşa hazır hale getirildiği o devriler kapanmıştır, artık böylesi ırkçı antların yararı değil zararı vardır, çünkü gelecek artık ırkçı hezeyanların beyinlere enjekte edilmesiyle yakalanmıyor, özgür bırakılmış düşüncenin çağı yakalamasına fırsat verilmesiyle yakalanıyor. Dahası, ırkçılığın vatan sevgisiyle ilişkisi dolaylı olmakla birlikte en yalın ve en ilkel olanıdır, çünkü bir insanın vatanını sevmesi için başka sebeplerde vardır ve bir iktidarın halkına vermesi gereken şeyde tam olarak odur. Halkına onu veremeyen ırkçılığa tevessül eder ki, ırkçılık bu durumda bir seçenek değil, seçimdir. Ve ne yazık Türkiye’de vatan sevdasını yaratıcı zekanın istidatları yerine ırkçılıkla besleyen ve beslerken kendisini bununla var eden siyasi parti sayısı oldukça fazladır.

Diğer yandan ırkçılığın Türkiye’deki topluluklara bir faydası da yoktur, kaldı ki Türkiye’de toplulukların bileşim harcı hiçbir zaman ırkçılık olmamıştır, bu bütünüyle halka bir şeyler verebilir olmaktan uzak partilerin kendi varlık gerekçelerini beslemek için tevessül ettikleri bir düşkünlüktür. Tutuldular, ancak başarılı olmaları da tutulmuş olmalarının bir sonucu değildir, bu onların kendi elleriyle var ettikleri seçenekler içinde seçeneksizliğin bir seçenek haline getirilmesi sonucudur, zira o aralar her şey onların ellerindeydi. 

Kaldı ki, geçmişte de halk onların bu ırkçı argümanlarını benimsemedi, yanlarında yer almaları etnik olarak Türk olmaları veya Türkçülüğü savunmalarından gelmedi, dönemin şartları gereği milli bir şuur çerçevesinde toplanmanın tek çıkar yol olarak onlarla birlikte hareket etme ihtiyacından geldi.

Şimdi, artık o şartlar söz konusu değildir ve geçmişte dayatılan ırkçılık nasıl doğru değil ise bugün de doğru değildir ve yarında doğru olmayacaktır, ısrar edilmesi durumunda geleceğe ipotek koyma ve gelecek nesillerin geleceğini karatmaktan başka. 

Devletler artık çözümlerini nesillerin kafalarını 1900’ların ırkçı argümanlarıyla millitarize ederek değil, akılcı çağdaş çözüm modelleri geliştirerek üretmeye çalışıyorlar. Bu kafa ise hala tek çözümün şiddet olduğuna inanan ve yetiştirdiği genç beyinlerinde buna göre yetiştirilmesine inanan bir kafadır. Bugün gençlerin konuşmak yerine kavga ederek sorunlarını çözme yoluna gitmeleri, daha ciddi sorunlarda mahkemelere gitmek yerine hesaplarını kendi aralarında görmelerinin nedeni de gençlerin bu kafayla yetiştirilmeleri sonucudur. 

Ne yazık yöneticilerin okul yerine cami yaptırmaları, fabrika yerine cezaevi yaptırmalarının nedeni de bu kafanın ürettiği çözümlerin bir sonucudur, çünkü böyle yetişmiş bir kafanın halkına camide şükretmeyi öğreterek onlara boyun eğmelerini ve boyun eğmeyenleri cezaevlerine havale etmeleri dışında bir numaraları yoktur. 

Aslında bugün bu faşizmin amentüsü olan andı hangi partinin kaldırdığının bir önemi yoktur, önemli olan hangi partinin veya partilerin sahiplendiği ve kaldırılmasına karşı geldiğidir, çünkü belli ki çocuklara böylesi çağ dışı bir amentüyle bağlılık yemini ettirmelerinden hala beklentileri vardır. 

CHP’ li Faik Öztrak, Danıştay’ın kararına karşılık; “Türküm demek ayıp mıdır?” diye soruyor. Pişkinlik ancak bu kadar olabilir. Kim “Türküm” diyeni ayıplıyor ki? Bu her Türkün en doğal hakkıdır. Kaldı ki yapılan bu değildir, ama ayıp olan başka etnik kökenlerden gelen insanlara zorla “Türküm” dedirtmektir, bir ırkı yüceltirken diğer ırkların varlığını o ırkın varlığına kurban etmektir ve daha da kötüsü bunu onlara söyletmektir. Diğer kötü olan ise bir topluluğun farklılıkları arasına nifak tohumları ekerek onları birbirlerine düşman ettirmenin görülmemiş olmasıdır. O nedenle bu dayatma sadece ayıp değildir, aynı zamanda insanlık suçudur, faşizmdir ve ne yazık bu ayıp aynı zamanda bunu savunan CHP’nin topluma bir hediyesidir.

Bir insan empati duygusundan bu kadar mı yoksun olur?

Kılıçdaroğlu: “Sayın Erdoğan andımızın hangi cümlesinden rahatsızdır, çıkıp söylesin” diyor, keşke Kılıçdaroğlu bunun yerine herkesin Müslüman olmadığını ve din dersinin zorunlu değil seçmeli olması gerektiğini savunsaydı. Ama söyleyemiyor, çünkü bunu söylerse oy götürüsünün getirisinden fazla olacağından korkuyor. Oysa halk onlar tam olarak öyle kıvırdıkları için iktidar yapmıyor. 

CHP’de öyle ilkel ve faşizan bir zihniyet damarı var ki, ne anlıyor ne de anlamaya çalışıyor. 

Bahçeli: “Danıştay’ın kararı için “pimi çekilmiş bombadır” diyor. “Neden?” diye sorsanız muhtemelen “biz” diye söze başlayacak ki, buda bunun onların elinden alınmış bir bomba olduğunu kanıtlaması için yeterlidir. 

Bu yemin düpedüz ırkçı bir yemindir: “Varlığım TÜRK VARLIĞINA armağan olsun!” 

Neden?

Necmettin Erbakan renkli bir kişilikti, hatırlarsanız “Birileri de çıkar Kürdüm daha çok çalışkanım der” demişti. 

Kürtler böyle bir şey söyler mi bilinmez, ama bu sorun gündem olunca Kürtlerin akla gelmesi tesadüf değildir; çünkü Ermeni, Yahudi, Rum, Süryani, Laz, Arap, Çerkez, Tatar, Gürcü, Türkmen vs. milletler toprak tabanlı etnisiteler değiller, kalabalık ve toprak temelli tek etnisite Kürtlerdir de ondan. 

Ne yazık Türkiye’de iddialar büyük ve kafalar küçüktür ve kendi içinde bile sorunlarını çözemeyen bir Türkiye’nin dışarıda bir inandırıcılığı yoktur, olamaz.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz