Gazetecilerin siyasi partisi olur mu?

1
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Garip bir soru yönelttiğimin farkındayım.

Bazılarınız bu soruya olumsuz cevap verecekler, bazılarınız da olumlu. Ve hatta ekleyenler de çıkacak belki de. ‘Tabi ki olur, bugün bu özgürlüğü yaşayan çok gazeteci var’.

Evet, çok doğru.

Griden haberi olmayan ve hayata siyah-beyaz bakanlar için sorum biraz garip.

Şimdi aklıma geldi, bazıları da şunu ekleyebilirler: ‘Eskiden oluyordu, şimdi neden olmasın? Neden rahatsız oluyorsunuz?’

Başkalarının yaptığı yanlışları kendi yanlışlarına dayanak olarak görenlere hep şaşkınlıkla bakmışımdır. Kimi zaman bizler de aynı şekilde düşünmüşüzdür. Ama gençlik zamanlarında yani tecrübeden yoksun olduğumuz eski günlerde. Ama kimileri de hala o eski günlerde kalmış olabilirler…

Gazetecilik, habercilik. İnsanlara haber sunma işi.

Bu noktadan bakınca kökeni mağara zamanlarına dayanıyor. Duvarlara resimler çizen insanlar, aslında sonraki dönemlere kendi zamanlarının haberlerini aktarmışlardı.

Bir başka noktadan bakacak olursak, dedikodu da habercilik niteliğinde. Gerçi, onda biraz algı oluşturma da var ama neyse…

Gazetecilerin görevi, toplumu doğru haberlerle bilgilendirme. Haberleri sunarken de mümkün olduğunca objektif olma.

Kelimelerle, haberleri-bilgileri aktarırken tamamen objektif olabilmek pek mümkün değil. Bu realiteyi bildiğinizde de karşınıza en uç noktada şu soru çıkar: ‘Gazetecilerin siyasi partisi olur mu?’

Olmamalı.

Peki ya siyasi görüşleri?

Her insanın hayata bakış açısı vardır. Bu açıya en yakın olan da sıcak gelir ve o siyasi görüşe yakınlık duyar.

Tıpkı modern fizikle ortaya çıkan düşünce gibi: ‘Deneyi yapan kişi, deneyin sonucunu etkiler’.

Bu yakınlık sunulan haberde ne kadar etkili olur?

Oldukça.

‘Haydi güncel haberlerle örnekler verelim’ diyeceğim ama bu, bana pek mantıklı gelmiyor.

Malumunuz, bugün gazetecileri bırakın gazetelerin siyasi partileri var. İktidarın yanında olan ve en şiddetli şekilde destekleyen gazeteler. Ve onların karşısında olan gazeteler…

Aktüel olan kelimelerle de resmedelim:

Gazeteciler olguları ortaya sererler ve topluma sunarlar.

Olguları ortaya sererken ‘algı’ oluşturma dertleri olmalı mı?

Hayır.

Peki ya bugün?

Ya da dün?

Ya da çok daha öncesi?

Gazeteciler, olguları topluma sunarlarken kelimeleri kullanarak ‘algı’ da oluşturmaya çalıştılar, çalışıyorlar ve gelecekte de çalışacaklar.

Bundan dolayı da ‘yandaş’ kelimesi ortaya çıkmıştır. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her ülkesinde…

Gazetecilik, objektif kalmaya çalışarak haber sunmaktan çıkmış gibi görünüyor. Bir bakıma yukarıda ifade ettiğim, dedikoduculuğa dönmüş…

Hedef, olguları değil, algıyı oluşturmak…

Yazılarımı takip edenler, haklı olarak şunu düşünebilirler: ‘Siz de yazılarınızda Ali Babacan hareketini olumlu kelimeler kullanarak pozitifliyorsunuz. Peki bu doğru mu?

Evet, haklısınız.

Ali Babacan’ın tarzı, davranışları ve hayata bakış noktası bana yakın geliyor. Bu yüzden de sürekli ifade ettiğim ‘iyi ve erdemli insanlar’ kapsamında görüyorum.

Ama Ali Babacan, babamın oğlu değil.

Kaldı ki, ben İslam Hukuku profesörü olan hocamla, ilmi ve saygılı olmak şartıyla fikir tartışması da yaptım.

Farklı bakış açılarını sunarak, düşüncelerinin eksik kalabilecek noktalarını sundum. Çünkü herkes aynı düşünmek zorunda değil.

Önemli olan tarz, ilmilik ve saygı.

Ali Babacan da tek yetkili olma yoluna girerse, tarz ve üslubunda değişiklik olursa, kendisini olumlu kelimelerle pozitiflemeyi bırakırım. Bu, hem kendisinin ve hem de partisinin kader çizgisindeki imtihanı…

Hepimiz imtihan olmuyor muyuz?

Ama hepimiz…

Sevgi ve Bilgiyle kalın 

Önceki İçerikAfet geliyorum demiş
Sonraki İçerikRusya’dan acilen bağımsız bir soruşturma istendi..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

1 Yorum

  1. Gazeteci=insan (beşer şaşar duygusu duyarlılığı zayıf noktaları olan bir varlık)
    Gazete/medya kuruluşu=insanların hizmetinde para kazanmak amaçlı vb ..
    İnsanları sınırlamaya çalışmak kendini kandırmaktır.
    Medya kuruluşunda belli kesin kurallar koyarsın, ceza ve kapatma!
    Bu is böyle olur.
    (Bu yazınızda aslında bebecanin marifetini, gücünü, yapabileceklerini yazmak yerine yazarı -kendinizi- konu etmek durumunda kalmışsınız).
    Bahsi geçen zat bir zamanlar ülkeyi zıplatan biriydi.
    Gecen hafta birsürü önemli şey söylemiş, havagazı yüzünden havaya uçmuş yel götürmüştür.
    Demekki kişi değil medya kurulusunda eksiklik! Düzenlenmesi gerekenler var.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz