Kılıçdaroğlu: Akşam yatarken yarın sabah ne olacağını, hangi kabusa uyanacağımızı bilmiyoruz

0

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis Grup Toplantısında konuştu. HDP’ye açılan kapatma davası hakkında konuşan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Bir bakıyorsunuz bir milletvekilinin, attığı bir tweet dolayısıyla dokunulmazlığı kaldırılıyor. Yargıtay, hemen talimat veriyor yıldırım hızıyla milletvekilliği düşürülüyor. Hangi adalet? Yukardakiler ya da saraydakiler Müslümanlığı kimseye bırakmıyorlar. Onların dışında bu ülkede Müslüman yok. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan ise bu haksızlığı nasıl sineye çekiyorsunuz, bu haksızlığı öfkeyle nasıl besliyorsunuz siz? Bunu anlamak mümkün değil.

Hemen yıldırım hızı ve talimatla bir partinin kapatılması için derhal savcılığa talimat, ‘bunu kapatın’ diyorlar. Demokrasilerde parti kapatmak doğru değildir. Seçimle gelen seçimle gider. Milletten bir parti destek almazsa tarihin çöp sepetine gider. Hem demokrasi, milli irade diyeceksiniz sonra kalkacaksınız sonra hukuka aykırı pek çok uygulamanın altına imza atacaksınız. Bu doğru değil arkadaşlar.

Bu mücadele bir hak mücadelesi! Dostlarımızla birlikte, işçiyle, köylüyle, emekliyle, emekçiyle, apartman görevlileriyle, hep birlikte başaracağız. Ne yaparlarsa yapsınlar inandığımız yoldan hiçbir güç bizi geri döndüremeyecek. Devletin artık iyi yönetilmediğini sağır sultan bile duydu! Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bir kişiye emanet edemeyiz. Tek kişiye ülke yönetimi devredilemez. 83 milyon Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahibidir.

Öyle bir noktaya geldik ki, akşam yatarken yarın sabah ne olacağını bilmiyoruz. Sabah kalktığımızda hangi kabusa uyanacağımızı da bilmiyoruz. Çünkü devlet yönetilemiyor! Devlet ahlakla, istişareyle yönetilir, öfkeyle değil! İsrafla, savurganlıkla devlet yönetilmez. Kin ve öfkeyle devlet yönetilmez… Egemen güçlerin talimatıyla Türkiye Cumhuriyeti yönetilmez.

Devlet önyargıyla yönetilmez. Devlet, ‘bu koltukta kalayım, ne olursa olsun’ anlayışıyla yönetilmez. Koltuğa tapılan bir ülkede ne gelişmeyi, ne kadın-erkek eşitliğini asla bulamazsınız. Bir sabah kalkıyor 42 milyon kadının hakkını elinden alıyor! 42 milyon kadına ihanet edeni gayet iyi görüyoruz. Bir kişi kalktı dedi ki, ‘Fesh ediyorum.’ Kimsin sen! Adaletsizliğin ağababasısın biz onu biliyoruz. Kin ve öfkeyle ülkeyi yönetiyorsun. Yandaşlarına milyar dolarlar kazandırdığını biliyoruz. Siyaseti cep doldurma aracı olarak gördüğünü de biliyoruz.

AK Parti’ye MHP’ye oy veren kadınlara seslenmek istiyorum. Cumhur İttifakı diyorlar ya, aslında Cumhur İttifakı yok orada, koltuk ittifakı var. İlkeler yok orada. Bütün mücadele koltuğu korumak üzere. 11 Mayıs 2011’de İstanbul Sözleşmesi kabul edildi. Amacı aile içi şiddeti önlemek. Tüm kadınların adına soruyorum. Erdoğan, sen bunun nesine karşısın? Gazi Meclis’ten oy birliğiyle çıkan İstanbul Sözleşmesi’ni fesh ederken kime sordun, bu ülkenin kadınlarına sordun mu? Kadınların nasıl şiddete uğradığını biliyor musun?

Bir hakkı kadınların elinden almak zorbalıktır. Buna asla izin vermeyeceğiz. Kadın kardeşlerime sesleniyorum, mağdur olan sizsiniz. Kadın öldürülebilir, şiddete, tecavüze uğrayabilir. Bunun ahlaklı bir yönü var mıdır? Orta Çağ’da bile böyle bir anlayış yoktur! İstanbul Sözleşmesi, TBMM’den oybirliği ile geçti. Erdoğan ‘koltuğumu nasıl korurum’ diye hareket ediyor, bu millet zorbayı demokratik yollarla, özellikle kadınların oylarıyla Saray’dan indirecek.”

CHP Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM grup toplantısında “ekonomik buhrandan kısa süreli çıkış” için 9 maddelik bir yapılacaklar listesi açıkladı. Kılıçdaroğlu’nun “Şu anda içinde bulunduğumuz buhranın temel sebebi gerek içeride gerekse dışarıda AKP yönetimine güvenin sıfırlanmasıdır. Acilen alınması gereken tedbirler, mevcut güven bunalımını ortadan kaldırmaya yönelik olmalıdır” sözleriyle açıkladığı 9 madde şöyle:

KAMUDA CİDDİ BİR İSRAFA SON PROGRAMI AÇIKLANMALIDIR: Kamu ciddi ve anlamlı bir ‘israfa son’ programı açıklamalıdır. Bu çerçevede aciliyeti bulunmayan tüm kamu yatırımları durdurulmalı, Kanal İstanbul gibi irrasyonel projelerden vazgeçildiği açıklanmalıdır. Makam aracı ve uçak saltanatına son verilmeli, sınırlı sayıda makam aracı ve iki uçak dışında tüm makam araçları satılmalı, temsil tören harcamaları zorunlu hallerle sınırlandırılmalıdır.

VERGİ ÜZERİNDEKİ SİYASET GÖLGESİ KALKMALI: Gelir idaresi ve vergi denetim sistemi üzerinden siyaset gölgesi kaldırılmalıdır. Vergi denetimlerinin siyasi amaçla yapılmayacağı, bütçe birliğini bozan uygulamalara son verileceği, bütçe dışı fonların bütçe içine alınacağı ve tümünün Sayıştay denetimine alınacağı açıklanmalıdır.

BAĞIMSIZ KURUMLARA SİYASİ MÜDAHALE OLMAYACAĞI GARANTİSİ VERİLMELİDİR: Merkez Bankası Başkanı ve tüm Para Politikası Kurulu (PPK) üyeleri görevden alınmalıdır.  Başkanlığa hem iç hem dış kamuoyunda güvenilir bir isim getirilmelidir.  Yeni Başkan, yardımcılarını ve PPK üyelerini uyumlu çalışabileceği isimler arasından kendisi seçmelidir. 2019 mart ayından itibaren satılan TCMB rezervlerinin hangi gerekçeyle, kimlere hangi yöntemle satıldığı açıklanmalıdır. Mevcut mevzuatta son dönemde yapılan ve TCMB Başkanı’nın görevden alınmasını kolaylaştıran hükümler kaldırılmalıdır.  Başkanın belli bir süre Cumhurbaşkanı ya da başka bir merci tarafından görevinden alınmaması sağlanmalıdır. Aynı şekilde BDDK Başkanı ve kurul üyeleri hemen değiştirilmelidir. Yerlerine siyaset dışından güven veren, liyakat sahibi isimler getirilmelidir.

ESK TOPLANMALIDIR: Bir anayasal kurum olan Ekonomik Sosyal Konsey gecikmeksizin toplanmalıdır: Sorunu yaşayanlar ile sorunu çözecek olanlar aynı masada oturup, çözüm üretmelidirler.

GARANTİLER TÜRK LİRASINA DÖNÜŞTÜRÜLMELİDİR: Döviz garantileri hakkaniyet ölçülerinde Türk lirasına dönüştürülmelidir: Pandemi nedeniyle ortaya çıkan mücbir sebep koşulları dikkate alınarak anlaşmalar hakkaniyet ölçülerinde revize edilmelidir. Proje yüklenicilerinin kamuya olan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi sağlanmalı, şayet bu yükümlülükler yerine getirilemez ise proje konusu varlıklar kamulaştırılmalıdır.

BANKALARDAKİ TAHSİLİ GECİKMİŞ ALACAK SORUNUNA GERÇEKÇİ BİR PLAN TAAHHÜT EDİLMELİDİR: Kamu Bankalarından bazı iş adamlarına verilen döviz ve TL cinsi kredilerin geri ödemelerinin gerçekleştirilmediği, bunun için sürekli yeniden yapılandırılmalarla zaman kazanıldığı Sayıştay raporlarıyla da sabittir. Kamu Bankaları, hızla yerine getirilmeyen yükümlülüklerin tahsili yoluna gitmelidir.

TOPLUMSAL DAYANIŞMA PROGRAMI AÇIKLANMALIDIR: Salgının en çok etkilediği kesimler için toplumsal dayanışma programı açıklanmalıdır: Yukarıda zikredilen tasarruflardan elde edilecek kaynak hızla reel sektöre, ağırlıkla esnaf, mikro işletme ve KOBİ’lere çok uygun koşullarda tahsis edilmelidir.

KISA VADEDE İSTİHDAM YARATILMALIDIR: Kısa vadede belli bir istihdam olanağı yaratılmalıdır: Seçici bir yaklaşımla tespit edilen kamu altyapı yatırımları vasıtasıyla kısa sürede geniş istihdam olanakları yaratılmalıdır. Bu yatırımların finansmanı için Hazine’nin bir miktar daha borçlanma alanı mevcuttur.  Ayrıca boş olan sağlık, eğitim ve engelli kadrolarına KPSS puanlarıyla mülakatsız atamalar ivedilikle yapılmalıdır.     

‘YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ’ EKSENİ: Dış politika ‘Yurtta barış, dünyada barış’ eksenine oturtulmalıdır. Yanlış dış politikanın Türkiye’ye getirdiği ek maliyetler süratle giderilmeli tüm komşularımızla yeniden güven tesis edilmelidir.  Söz konusu acil tedbir paketinin açıklanmasıyla, Ak Parti ve Cumhurbaşkanı’na rağmen, güven tesisi konusunda bir miktar yol alınmış olacaktır. Akabinde daha ayrıntılı bir ekonomik programın açıklanması ve buna uyulacağının taahhüt edilmesi gerekmektedir.  Bunlardan sonra asıl yapılması gereken ise güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüştür.

Devletin iyi yönetilmediğini artık Mısır’daki sağır sultanın da duyduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Ciddi bir karamsarlık hakim. Ama buradan 83 milyon vatandaşımıza açık ve net çağrıda bulunuyorum. Hiçbirinizin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur. Beraber, birlikte 83 milyon olarak Türkiye’yi aydınlığa çıkarmak hepimizin namus borcudur. Bunu birlikte yapacağız; dostlarımızla beraber yapacağız, işçiyle, sanayiciyle, köylüyle, emekliyle, emeklilikte yaşa takılanlarla yapacağız, bütün dostlarımızla, apartman görevlilerimizle yapacağız. Herkesle bir araya geleceğiz. Toplumun her kesimine ulaşmak, her kesimine moral vermek bizim görevimizdir, bunu yapacağız. Kararlıyız; ne yaparlarsa yapsınlar, inandığımız yoldan hiçbir güç, bizi geri döndüremeyecektir. Dolayısıyla bu mücadele bir hak mücadelesidir. Bunu böyle bilelim.”

18 Mart’ta Tekirdağ ve Çanakkale ziyaretleri gerçekleştirdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, Çanakkale’de esnaf ve çiftçilerle buluştuğunu, şehit yakınları ve gazilerle akşam yemeğinde bir araya geldiğini ifade etti.

Çanakkale Şehitler Abidesi’ni de ziyaret ederek çelenk bıraktığını, şehit mezarlarına da birer karanfil koyduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, aynı zamanda şair Namık Kemal’in mezarını da ziyaret ederek oraya da bir deste karanfil bıraktığını söyledi.

Hem geçmişten hem bugünden herkesin alacağı ciddi derslerin bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Her karış toprağında şehitlerimizin olduğu bir bölgede, ‘Çanakkale geçilmez.’ destanı yazıldı. Milletin iradesi Çanakkale geçilmez demekti. Bir kişinin iradesi o düşmanların Çanakkale’yi geçmesine yol açtı. Milletin iradesi geçilmez kıldı, padişahın iradesi geçebilirsiniz dendi. Neden tek adam rejimine karşıyız? Neden tek adamın her söylediği geçerli olsun diye bir düşünceye karşıyız? Milleti bir kişiye, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bir kişiye emanet edemeyiz. 83 milyon, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahibidir. Böyle düşünüyoruz.” dedi.

19 Mart’ta Balkan Ülkeleri Yerel Yönetimler İşbirliği Çalıştayı’nı gerçekleştirdiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, çalıştaya Arnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Gagauz Yeri, Karadağ, Kosova, Kuzey Makedonya, Romanya, Sırbistan ve Yunanistan’dan belediye başkanlarının katıldığını dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, “Bizim belediye başkanlarımızla saydığım bölgelerdeki belediye başkanları arasında dostluk ilişkilerimizi pekiştireceğiz ve büyüteceğiz.” diye konuştu.

Kendisi Tekirdağ ve Çanakkale’de iken bir grup milletvekilinin Artvin, Kars ve Ardahan’da, bir diğer milletvekili grubunun da Van, Hakkari, Şırnak, Mardin ve Batman’da ziyaretlerde ve incelemelerde bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin her coğrafyasına gidiyoruz, vatandaşla konuşuyoruz, onlara umut veriyoruz. Onlara ‘Umutsuzluğa kapılmayın, sorun çözülür, Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur, bütün sorunları aşacağız, önce Allah’a güveneceksiniz, sonra kendinize, sonra bize güveneceksiniz.’ diyoruz. Türkiye’yi beraber aydınlığa çıkaracağız, diyoruz .” şeklinde konuştu.

“Çiftçi gübre, fide, tohum ve ilacı dolarla alıp ürününü Türk lirasıyla satıyor”

Kılıçdaroğlu, CHP’li milletvekillerinin ziyaretinin ardından Şanlıurfa’daki çiftçilere elektrik ve su verilmeye başlandığını söyledi. Çiftçinin gübre, fide, tohum ve ilacı dolarla alıp ürününü Türk lirasıyla sattığı için şikayet ettiğini aktaran Kılıçdaroğlu, ürününe alıcı bulamayıp zarar ettiğini belirten Şanlıurfalı çiftçinin ve bu ildeki vatandaşların bu zamana kadar koşulsuz şekilde oy verdikleri AK Parti tarafından sahipsiz bırakıldığını savundu.

Kılıçdaroğlu, şehirde uzman doktor eksiği olduğunu, 5 kez temeli atılan şehir hastanesinin hala tamamlanmadığını ve şehirdeki 530 bin öğrenciden 450 bininin EBA’ya erişemediğini ifade ederek, “Urfalı esnaf, ‘Paran yoksa karın, çocuğun, komşun yüzüne bakmaz. Ama en acısı hem paran yok hem Urfalıysan devlet yüzüne bakmaz, insan yerine koymaz seni.’ diyor. Devlet değil, sarayda oturanlar senin yüzüne bakmaz. Devlet, millet olarak herkesin yanında olacağız. CHP olarak da herkesin yanında olacağız.” diye konuştu.

Devlet yönetilmediği için akşam yatarken sabah ne olacağının ve hangi kabusa uyanılacağının bilinmediğini öne süren Kılıçdaroğlu, devletin bilgiyle, erdemle, tecrübeyle, ahlakla, istişareyle ve adaletle yönetilebileceğine işaret etti. Devletin kinle, intikamla, öfkeyle, birilerinin talimatıyla ve israfla yönetilemeyeceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Öyle noktalara taşıdı ki kini ve öfkeyi, gazetede okuduğumda içim cız etti. Süleyman Demirel. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık yapmış. ‘Barajlar Kralı’ olarak milletin gönlünde yer almış bir kişinin, Konya Selçuk Üniversitesinde adını taşıdığı kültür merkezinden adını siliyorsun? Bu, devletin, bizim ecdadımızın hangi geleneğine, töresine sığar? Nasıl oluyor bu kin ve öfke saraydan ta üniversitelere kadar yansıyor? Ahlak, vefa denen bir şey yok mu? Vefayı, ahlakı, adaleti unutturmaya çalışıyorlar ama biz unutmayacağız. Kimsenin unutmasını da istemem”

“Bu haksızlığı nasıl sineye çekiyorsunuz?”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Yargıtayın talimatla toplanarak, attığı bir tweet nedeniyle bir milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırdığını ve yıldırım hızıyla milletvekilliğinin düşürüldüğünü söyledi.

“Hangi adalet bu?” diye soran Kılıçdaroğlu, “Yukardakiler, saraydakiler Müslümanlığı kimseye bırakmıyorlar, onların dışında bu memlekette hiç Müslüman yok. Peki, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytansa, bu haksızlığı nasıl sineye çekiyorsunuz? Bu haksızlığı öfkeyle nasıl besliyorsunuz? Bunu anlamak mümkün değil?” dedi.

HDP’nin kapatılmasına ilişkin davaya da değinen Kılıçdaroğlu, bu konuda Cumhuriyet Başsavcılığına yıldırım hızıyla talimat verildiğini iddia etti. Kılıçdaroğlu, “Demokrasilerde parti kapatmak doğru değildir, seçimle gelen seçimle gider. Bir parti milletten destek almazsa zaten tarihin çöp sepetine gider. Hem ‘demokrasi’ hem ‘milli irade’ diyeceksiniz, sonra kalkacaksınız adalete aykırı pek çok uygulamanın altına imza atacaksınız. Bunlar doğru değil.” ifadelerini kullandı.

“Bir sabah 42 milyon kadının hakkını ellerinden alıyor”

Karşılıksız çek mağdurlarının salonda bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, esnafın, devletten alacağını alamadığı için çekini ödeyemediğini ve hapis cezasıyla karşı karşıya kaldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, “Çek mağduru bütün kardeşlerime söylüyorum, endişeye kapılmayın. Hapishaneler zaten tıka basa dolu, hapishanelerde size yer yok. Bu da hayatın bir başka gerçeği. Ama sizin hakkınızı sonuna kadar savunacağız.” diye konuştu.

İstanbul Sözleşmesi’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yürürlükten kaldırıldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, “Kimsin sen? Adaletsizliğin ağababasıysan eyvallah, biz onu zaten biliyoruz. Kinle, öfkeyle devleti yönetiyorsan onu da biliyoruz. Siyaseti cep doldurma aracı olarak gördüğünü de çok iyi biliyoruz. Yandaşlarına milyar dolarları kazandırdığını da biliyoruz. İşi olanı işinden ettiğini de biliyoruz. Ama 42 milyon kadına ihanet edeni de gayet iyi artık öğreniyoruz ve biliyoruz.” sözlerini sarf etti.

Kemal Kılıçdaroğlu, egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunun bütün anayasalarda yer aldığına işaret ederek, bir kişinin, egemenlik hakkını tek başına kullanamayacağını belirtti. Egemenlik hakkını yasama, yargı ve yürütmenin kullanabileceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Yasama ve yargının üzerindeki vesayet dolasıyla bir kişi egemenlik hakkını kullanıyor ve kalkıyor bir sabah 42 milyon kadının hakkını ellerinden alıyor.” dedi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Cumhuriyeti kuranların kadına, gelişmiş birçok ülkeden önce önemli haklar tanıdığının altını çizerek, şöyle devam etti:

“1934’te kadınlara seçme seçilme hakkı verildi. Fransa’da 10 yıl, Japonya’da 11 yıl sonra, İtalya, Arjantin ve Meksika’da 12 yıl sonra, Çin’de 13 yıl sonra, Yunanistan’da 18 yıl sonra, Belçika’da 26 yıl sonra, İsviçre’de 37 yıl sonra. ‘Mustafa Kemal gibi bir insan 100 yılda bir çıkar ve bize nasip oldu.’ neden diyoruz? Bunu bütün dünya söylüyor. Geleceği görüyor. Kadının bu toplumun ayrılmaz bir parçası olduğunu ve ikinci sınıf bir yurttaş olmadığını, cinsiyet eşitliğinin olması gerektiğini, onun da erkek gibi seçimlere girme ve devleti yönetme hakkı olduğunu kabul ediyor. Bu düzenlemeleri pek çok gelişmiş ülkeden önce yapıyor. Kadınların lehine olan bütün uluslararası sözleşmeleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti kabul ediyor.”

“Aslında Cumhur değil, ‘koltuk ittifakı’ var”

Devletin önyargı, kin ve öfkeyle yönetilmeyeceğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Devlet, ‘Bu koltukta kalayım, ne olursa olsun.’ anlayışıyla da yönetilmez. Koltuğa tapılan, koltuk için toplumun feda edildiği bir ülkede, ne gelişmeyi ne demokrasiyi ne de kadın-erkek eşitliğini bulabilirsiniz.” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kısa adı İstanbul Sözleşmesi olan “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni yürürlükten kaldırdığını hatırlatarak, “Bir sabah kalktık, Gazi Meclisten oy birliğiyle çıkan, kendisinin de imzaladığı, yürürlüğe koyduğu bir sözleşmeyi ‘Feshettim.’ diyor. Kime danıştın, sordun? Hangi kadınlara sordun? Bu ülkenin kadınlarına ‘Ne düşünüyor?’ diye sordun mu? Bu kadınların nasıl şiddete uğradığını biliyor musun?” sorularını yöneltti.

Vatandaşın sözleşmenin içeriğini tam bilmediğini ve baştan aşağı okumadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, AK Parti’ye ve MHP’ye oy veren kadınlara seslenerek, “Diyorlar ya ‘Cumhur İttifakı.’ Aslında Cumhur değil, ‘koltuk ittifakı’ var orada. Orada ilkeler yok, koltuğu korumaya yönelik olarak bütün mücadele onun üzerine. ‘Memleket tufan olabilir, yeter ki ben koltukta kalayım.'” şeklinde konuştu.

İstanbul Sözleşmesi’nin amacına ilişkin maddeleri sırasıyla okuyan Kılıçdaroğlu, her bir maddeyi okuduktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Sen bu maddenin, bunun neresine karşısın?” sorusunu yöneltti. Kılıçdaroğlu, “Hangi gerekçeyle sen bunu feshettin? Bir hakkı, kadınların elinden almak zorbalıktır. Bu devlette zorbalığa asla izin vermeyeceğiz. Bütün kadın kardeşlerime sesleniyorum, mağdur olan sizsiniz, haklarınız elinizden alınmak isteniyor.” dedi.

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi

Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Bir kişinin, bir gece yarısı, “Ben kadınlara verilen hakkı geri alıyorum.” dediğini savunan Kılıçdaroğlu, “Neye göre, Anayasa’ya, hukuka, ahlaka, adalete göre mi? Hayır. ‘Ben zorbayım, despotum, istediğim kişiye hak veririm, istediğimden alırım’ diyor. Böyle bir anlayış, Ortaçağ’da bile yok.” diye konuştu.

En çok itiraz etmesi gereken kişinin TBMM Başkanı olduğunu, milletin iradesinin gasbedildiğini öne süren Kılıçdaroğlu, “Koltuğunu zorbalıkla koruyanların sonu kötü olur. Bu millet, özellikle de kadınların oylarıyla o zorbayı oradan demokratik yollarla aşağıya indirecektir. Kimse kadınların önünde takoz olmayacak.” ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, bir kişinin gelip bir gece yarısı, “Hakkınızı elinizden aldım” dediğini, destekçisinden de “tık” çıkmadığını söyledi.

“Bir ekonomi var bir de erdonomi var”

“İzlenen ekonomi politikası, dünyada alay konusu.” diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: “Bir ekonomi var bir de erdonomi var. Erdonomi ne demek; 128 milyar doları birilerine vermek; ekonomiden bihaber olmak; istediği adamı istediği yere getirmek, istediği zaman görevden almak; evlerde tencerenin kaynamaması, işi olanın işinden olması demek. Hep birlikte bu sorunu aşacağız. Ne yaparsa yapsın, bilimin kuralları neyse, o kurallara uygun devleti yöneteceğiz. Ekonomiyi de o kurallara uygun yöneteceğiz. Herkes sabahı değil, 20-30 yıl sonrasını bilecek. Çiftçi bu yıl ektiği ürünü seneye kaça satacağını bilecek. Her şey planlı, programlı olacak. Cuma günü 450 milyon dolar kime satıldı? Kim vurgun yaptı, açıklanır mı, açıklanamaz.

Eskiden bir kişi çalışıp bütün aileye bakardı, şimdi 83 milyon çalışıyoruz, saraya ve Londra’daki bir avuç tefeciye bakıyoruz. Ancak kimse umutsuzluğa kapılmasın. Biz, bu ülkeye umudu, huzuru getireceğiz, barışı sağlayacağız, kadına şiddeti önleyeceğiz. Herkesin huzur içerisinde yaşamasını, her evde tencerenin kaynamasını sağlayacağız. İşsizlik belasını bu topraklarda bitireceğiz.”

Derin buhrandan kısa sürede nasıl çıkılacağını anlatmak istediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, yaşanan sorunun bir güven sorunu olduğunu, öncelikle güvenin inşa edilmesi gerektiğini belirtti.

Önerilerini 9 maddede sıraladı

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 9 maddede öneriler getireceğini bildirerek, sözlerini öyle sürdürdü: “Erdoğan’ın, ‘Ben ciddi bir, israfa son paketi açıklayacağım’ diyerek, milletin önüne çıkması lazım. ’13 uçağım var, ikisini tuttum diğerlerini satıyorum; araba saltanatına son veriyorum; Kanal İstanbul gibi ucube projeleri yapmayacağım’ diyecek. Zorunlu olmadıkça temsil törenleri olmayacak. Kamu mali yönetimi ve bütçe birliğinin sağlanması lazım. Bütçe ve mali disiplini sağlayacak. Erdoğan’ın, ‘Bağımsız kurumlara asla siyasi müdahale yapmayacağım’ diye net açıklama yapması lazım. Bunun için önce Merkez Bankası Başkanı’nı ve Para Politika Kurulunu hemen görevden alması lazım. Oraya mümkünse Merkez Bankası içinden, hem içeride hem dışarıda saygınlığı olan birini getirip başkan yapması lazım. Merkez Bankası Başkanı, 5 yıl süreyle görevde kalacak. Kimse siyasi müdahalede bulunmayacak. BDDK’daki siyasileri geri çekecek. Oralar, siyasilerin arpalığı değil. Son 4 yılda, 5 Merkez Bankası Başkanı değişti. Devlet böyle mi yönetilir? Devleti, ekonomiyi perişan ettiler. Yeni gelen Merkez Bankası Başkanı, 128 milyar doların kimlere satıldığının araştırmasını yapacak ve kamuoyunu bilgilendirecek. Rivayet olunur ki; görevden alınan Merkez Bankası Başkanı ‘128 milyar doları kimlere peşkeş çektiniz?’ diye sormuş, sen misin bunu soran, görevden alınmış.

Hemen Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayacaksın. Herkes şikayetçi. Şikayet edenleri topla, çözümü beraber üretin. Döviz garantili işler var. Herkes fedakarlık yapıyor, dövizle ihale alanlar niye fedakarlık yapmıyor? Hakkaniyet ölçüsünde bütün taahhütleri Türk lirasına çevireceksiniz. Mücbir sebep. İstanbul Havalimanı’nı yapanların 18 milyar liralık iki yılık kirasını sildiler. Asıl fedakarlığı bunların yapması lazım. Esnafa gelince sesiniz yok. Tahsili gecikmiş alacaklar var. Dünyanın kredisini çekmişler kamu bankalarından. Bunlar para babaları. Zaman geliyor borcunu öde, ‘Ödemem’ diyor. ‘Parayı niye ödemiyorsunuz?’ diyemiyorlar. Erdoğan, salgının en çok etkilediği kesimler için toplumsal dayanışma programını açıklamak zorundadır. Kısa vadeli istihdam olanağının sağlanması lazım. Öğretmen, sağlık, engelli, güvenlik kadrolarına atama yapılması gerekir.”

Kemal Kılıçdaroğlu, ihvan politikasından vazgeçilmesi, “Yurtta barış ve dünyada barış” eksenli bir dış politikanın oturtulması gerektiğini ifade etti.

Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın, bir süre önce “Kovid 19’da yaşanan aksaklıklardan sorumlu ben değilim” demek için, “Tıp mensubu değilim, alanım ekonomi, ben ekonomistim” ifadesini kullandığını anımsattı. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Ekonominin geldiği yer malum. Allah yüzümüze bakmış, doktor değil. Doktor olsa memlekette yaşayacak kişi kalmayacak.” dedi.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz