- Kamuoyuna Duyuru…! - 30 Nisan 2023
- 1915 Olayları ve Konuşulmayanlar - 25 Nisan 2023
- Neden Ak Partiliyim? - 24 Nisan 2023
Gazetemizin yeni yüzü ve server değişimi sebebiyle birkaç gün inzivaya çekildik.
İlk başta zor oldu bunu kabullenmek ama mecburiyet karşısındaki kabullenmenin verdiği dinginliği hissedince bir rahatlama oldu gerçeği söylemek gerekirse.
Olması gerekiyordu ve oldu.
Gazetemizi yayına ara vermeden yapabilseydik iyi olurdu ama olmadı. Daha iyiye gitmek için arada duraksamak ya da geri durmak gerekiyor. Bunun bilincinde olduğumuzdan çok üzülmedik. Ama tam da gündemin yoğun olduğu bir zaman aralığına denk geldi.
Gergerlioğlu’na yapılan hukuksuzluk diyorduk, HDP’nin kapatılması talebi geldi. ‘Aman efendim noluyor’ derken gece yarısı kararları ile Merkez Bankası başkanı görevden alındı. Onun şaşkınlığını atmadan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı duyuruldu.
Kelimenin tam anlamıyla ‘Aha biz şok’ olduk.
Bu kadar hızlı gelişmeye zihin mi dayanır!
‘Ya durun’ demeden bir diğeri geliyor.
Bayramlardaki sohbetlere benzettim bunu.
Bir misafir gelir onunla bir konuyu konuşurken, başka bir misafir gelir başka konu açar. Hadi bakalım oradan oraya atlarız. Gelenler, gidenler…
Koca bir ülke bu moddayız.
Her gelişmede hop oturup hop kalkıyoruz.
Siz bu yazıyı okurken eminim bir gözünüz de dövizde olacak. Ben yazımı satırlara dökerken haberler gelmeye başladı bile.
Toplumsal dumuru yaşıyoruz ve bu azgın sular durulmuyor ve şiddetini arttırarak devam ediyor.
Dumur, Arapça’dan dilimize geçmiş bir kelime. Anlamı körelme ya da küçülme.
Bir de tıp terimi var: Atrofi.
Atrofi ise normal büyüklükteki bir organın sonradan küçülmesi.
Tıpçılar ‘yeterli sayıda hücrenin etkilenmesiyle birlikte tüm doku ve organ küçülür’ de diyorlar.
Dumur kelimesinden daha uygun gibi geldi bana. Hele ki dövizdeki bu hızlı yükselişi de düşünürsek, vatandaşlarımızın gelirlerinin nasıl küçüldüğüne de anlamlı bir açıklama olur.
Toplum olarak küçülmeyi yaşıyoruz.
Her yönden.
Zihinsel, dini, ahlaki, ekonomik, kültürel ve umutsal.
Bırakın sorunları çözmek için tartışmayı, konuşamıyoruz bile.
Birileri, cam fanusun içinden dışarısı için ahkam kesiyorlar. Kendi balonları içinde kendi kendilerine kalarak hayatı, ekonomiyi, ülkenin gidişatını iyi sanıyorlar.
İstanbul Sözleşmesi mi dediniz?
Neyini konuşabiliriz ki, zaman yok, bakın şimdiki konu ekonomi.
Dolar ve Euro.
Pandemi sebebiyle işyerlerini açamayan insanlarımıza ne diyeceğiz? Zorluklarla mücadele ederken yapılan kongreleri nasıl açıklayacağız?
Bu sorularla meşgul olup uykusu kaçan bürokrat ya da politikacı var mıdır sizce.
Bence yoktur, sanmıyorum.
Çünkü toplumsal atrofideyiz.
Her şeyimizi zaman içinde en az yarım birim aşağıya çektik. Evet, yarım az oldu %75.
Bunun sebebi de yönetim ve yönetim tarzı. Doğruya doğru.
Hep diyoruz ya, ‘neye layık iseniz ona göre idare olunursunuz’ durum aynen böyle.
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığına dair haber geldiğinde insanlar sokaklara dökülmeliydi.
Haklarını aramalılardı.
Ama olmadı.
Çünkü dumur durumundayız. Yani körelme.
783.562 km2 lik, 82 milyonluk bir ülkeyi birisinin, birilerinin seviyesine indirdik ki, rahatsızlık hissetmesinler. Her konuda fikir beyan edebilsinler diye.
Kültür ve bilimsel çalışmalar da buna dahil.
Bundan da güzel sonuçlar çıkar diye umuyoruz.
Neden olmasın.
Başta dediğim gibi, kimi zaman durmak, duraksamak, geri çekilmek gerek.
Her şeyi daha iyi gözlemlemek ve anlamak için.
Sevgi ve Bilgiyle kalın