Takviye Hazır Kuvveti ile ilgili sorular çok ama cevaplar nerede?

4

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 20 Ağustos’ta imzaladığı 2844 sayılı ve “İstanbul ilinde Emniyet Genel Müdürlüğü’nün doğrudan merkeze bağlı taşra teşkilatı olarak Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğü kurulmasına karar verilmiştir” ibaresi ile Resmi Gazetenin 31220 sayılı bülteninde yayınlanması ardından İstanbul ilinde “Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğü” kuruldu. Vatana – Millete hayırlı olsun!

Karar ile kuruldu bu müdürlük. İlginç değil mi?

Yani yürütmenin başındaki Cumhurbaşkanının tek sözü ile Kararname – Kanun ya da meclise gelmesine / getirilmesine gerek duyulmadan. Tabii durum böyle olunca günahıyla – sevabıyla, iyi yanları – kötü yanlarıyla bir tek insanın fikri ile hareket edilince ister istemez herkes sorgulamaya başladı. “Kandırıldığını” kendi ağzıyla söyleyen sizin gibi, benim gibi, duyguları – düşünceleri – arzuları – istekleri – beklentileri – hırsları – öfkeleri ve sevinçleriyle bir insan olan, bir kişinin tek sözüyle kurulan bir kolluk gücü… 1500 silahlı, eğitimli, donanımlı ve “Çevik Kuvvetten” seçilecek Polis Gücü… Ve ilgili kararda “görev ve yetkileri” , “kuruluş amacı” , “teşkilat yapısı” , “hangi kanunlara tabii olduğu” konusunda hiçbir bilgiye yer verilmedi. Sanki “Ben istedim ve oldu” gibi bir hava vardı.

Ardından Emniyet Genel Müdürlüğünden (EGM) açıklama geldi. “Türkiye genelinde toplumsal etkinlik ve olaylarda valiliklerimizce yapılan takviye kuvvet taleplerinde, il emniyet müdürlüklerimizin çalışma koşullarının bozulmaması, personelimizin ek görev yüküyle performansının olumsuz etkilenmemesi amacıyla kurulan Takviye Hazır Kuvvet Müdürlükleri toplumsal eylem/etkinliklerde, riskli spor müsabakalarında, afetlerde görevlendirilmektedir” denildi.

Böyle okuyunca “gayet makul” geliyor. Ancak hala daha “Teşkilat Yapısından” bahsedilmiyor.

Teşkilat Yapısı nedir?

Oluşturulan bir “Kolluk Gücünün” kimlere, hangi makamlara bağlı olduğu, hangi makamlarca denetlenebileceği, hangi makamlarca ikmallerinin sağlanacağı, personel kaynağının neresi olduğu, neden oranın tercih edildiği, sıralı sicil amirlikleri, organik bağları olan diğer devlet kurumları, özerk bağlılıkları, bilgi vermekle mükellef olduğu birimler, sadece bilgi vermek ama emir / komuta içinde farklı hangi başkanlık / müdürlük ya da kısımlara bağlı olduğu gibi birçok detay içeren bir tablodur, şemadır ya da metindir.

Bunu göremedik. Ve bence en önemli kısım işte burasıdır. Çünkü silahlı kolluk güçlerinde en önemli parametre “Hiyerarşik Yapıdır” Bu yapının korunması, bu yapıya zarar verilmemesi gerekir. Gerektiğinde amirlerinden / komutanlarından ve / veya üstlerinde “Öl” emri alacak olan astların bu emri uygulamada ki yetenek ve kabiliyetleri bakımından siz bu yapıyı en başında belirlemelisiniz.

Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğü İstanbul’da taşrada konuşlanacak. Ve civar illerin destek taleplerinde hazır bulunacak. Peki. Tekirdağ’daki bir olaya müdahale etmek içinde hazır bulunacaklar yani tabii ki Tekirdağ Emniyetinin yetersiz kaldığı yerde. Ona da, Peki!

 Oraya müdahaleye gittiklerinde kimden emir alacaklar?

Tekirdağ Valisi? Hayır…

Tekirdağ Emniyet Müdürü? Hayır…

Kim peki? Merkez…

Merkez neresi? Ankara…

Ankara’da ki hangi merkez? İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’ya göre burası; “EGM, Güvenlik Daire Başkanlığı”.

Orası kimden emir alacak gibi absürt sorulara hiç girmeden basit bir paradoks daha ortaya atayım; Yukarıda bahsettiğimiz gibi Tekirdağ’da ki “Toplumsal Olaya” müdahale için Tekirdağ EİM, İstanbul’dan takviye istedi ve Takviye Hazır Kuvveti olay yerine geldi.

Tekirdağ Emniyet İl Müdürü diyor ki; “Malum bölgedeki olaya bu şekilde müdahale ederseniz arka taraftan alacakları destekle zayıf duruma düşeriz. Önce arka bölgenin güvenliğini ele geçirmemiz lazım”

Takviye Hazır Kuvvetin başındaki görevli; “Üzgünüm ben sizden emir almam! Bana emirler direk Ankara’dan gelir” dese neler olacak?

Haksız mı peki bunu diyen amir? Değil…

Tekirdağ’ı bilen amir orada ama olaya müdahale için gelen ekip o amirle “Hiyerarşik Olarak” sıralı değil. Diğer yandan ben hiçbir Polisimizin, kendi silah arkadaşları zor durumdayken kalkıp kafalarına göre davranacakları sanmıyorum, tahmin etmiyorum hatta ihtimalde vermiyorum. Ancak oradakilerde “emir kulu” ve bir kişinin emrinde olanlardan hem de… Ve o bir kişinin emriyle hareket edecek bir birim. Nasıl emir alırlarsa onu yapmakla mükellef.

Cumhurbaşkanı Karar’ında yazılmayan ancak sonradan bilgilendirildiğimiz fakat resmiyet açısından ne kadar ciddi olduğunu merak ettiğimiz başka bir önemli konu ise; “Görev ve Yetkileri…”

Evet, EGM bize açıkladı.

“Toplumsal olaylarda, afetlerde hatta spor müsabakalarında” peki ya bu şekilde “özerk” olarak görevlendirilebilecekleri başka alanlarda olabilir ya da olamaz mı?

Malumunuz; Cumhurbaşkanımızın yakınlarından biri trafik kazası yapsa ve arkasında araç park halindeyken ona vursa… Gelip müdahale de edecekler mi? Nasıl müdahale edecekler? Kuruluş amaçları bu olamaz mı? Ya da Cumhurbaşkanımız veya yakınlarıyla ilgili başka bir vukuatta? Ankara’daki Takviye Hazır Kuvvet, Elazığ – Malatya depreminde görevlendirildiler. Ve oldukça da başarılı olduklarını işittik. Görmedik tabii duyduk – okuduk. 2015 yılında Trakya’da da bilmem kaç bin ton doğalgaz olduğunu da okuduk gerçi. Sonraki yılda benzerlerini okuduk. Ve Ankara Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğünün de başarılını önceki yıllarda gaz haberlerini yazan aynı yerlerde okuduk. Peki ya okumadıklarımız? İstanbul’da ki Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğünün de başarılarını okuyacağız ama “Görev ve Yetkilendirmedeki” bu boşluk sebebiyle orada ki personelin düştüğü bu bilgisizlikten dolayı görev ve yetkisini aşan müdahalelerinde ne olacak? Orada ki personeli suçlayamam ben. Kolluk gücüdür. Görevi; Huzurdur. Ve onu sağlamak için adım atacaktır. Ancak bir insandır. Belki o da kandırılmış olabilir. Ve işte tam o sırada, kanunda (pardon kanun yok, kararda) ki boşluk onun yararınayken kimlerin zararına olabilir? Bu görev ve yetkisizlik, kötü niyetli insan ya da insanların da çıkarlarına olamaz mı? Bunu FETÖ ile test etmedik mi? Bunun belirlenmemesinin nelere yol açacağı nasıl düşünülmez? “Ben istedim, oldu” diye kurulan bir birimde ki bir amirde ya “Ben istedim, oldu” derse? Hatta amiri geç, orada ki görevli derse bunu? “Ben istedim ve seni tutukladım” , “İyi de sebep?” , “Bakışlarını beğenmedim!” Görev ve yetki belirlemezseniz bunları da çok yakında işitebiliriz mutlaka ki. Ama bunu kanunlarla netleştirirseniz orada ki amirde / memurda “Bu benim görev ve yetkilerimde / değil” diyecektir. Ona göre de davranacaktır.

Siz bu şekilde bir teşkilatlanma ile bir kolluk kuvveti oluşturuyorsunuz. 1500 Çevik Kuvvet personelini de buraya atıyorsunuz. Ancak böylesine kritik, böylesine “kanunlarda olmayan” ve birkaç kelimeden oluşmuş bir “karar”la meydana getirdiğiniz ağır / otomatik / yarı otomatik silahları bulunan bir birimde, “toplumsal olaylara” müdahale edecek insanları neye göre seçiyorsunuz? Burasıda kocaman bir muamma değil mi? ABD’de ki Polis Şiddetinin nelere açtığını görüyoruz. Hala dinmiyor öfkeler. Gezi Olaylarında nelere yol açtığını hepimiz gördük. Mesele birkaç ağaç olmaktan çıktı ve polis şiddetine, orantısız güç kullanımına, biber gazına, TOMA’sına, kalkanına dirence döndü. Peki, böylesine “rahat ve serbest” çalışma alanı olan, Hiyerarşi içinde boşlukları bulunan ve tam olarak görev ve yetkileri bilinmeyen, eğitimli, ağır silahlı polis gücü personelini neye göre belirlediniz? Psikolojik Muayene? (Sadist eğilimler vs) Fiziksel testler? Kitlelere müdahale yetenekleri? İnsanları tahrik etmeden olayları frenleme? Karşı cinse yaklaşım? Fikir ve Düşüncelere saygı? İnsan hakları? Toplumsal Dokunulmazlıklar? Gelenek – Örf ve Kültürel Kurallar? Bunların hangisini tatbik ettiniz oraya atanan personelde? Belli ki bu “Özel Bir Birim” ve bu özel birimdeki kişilerinde “Özel” olmasını beklemek hakkımızdır sanırım? Yoksa herhangi bir Çevik Kuvvet Personeliyse böyle bir birime neden ihtiyaç duyuldu. Zaten o vatan evlatları da emir kulu; “Alo” dediniz mi “Emredin Amirim” demek zorunda. Üstelik 7 / 24. Ama siz böyle bir kararla böyle bir kuvvet kuruyorsanız ben vatandaş olarak haklarımın korunup korunmamasında bu kuvvetin ne kadar “özel” olduğunu özel bir şekilde takip ederim tabii ki. Takipçisi de olacağız.

Polisimizin olaylara müdahalesi, silah kullanma yetkileri, tutuklama – kimlik sorma, karakola davet etmesi hatta mesai saati dışındaki görev ve yetkileri bir kanun ya da kanunlarla belirlenmiştir. O kanunların dışına çıktığında Polis Memurumuz çeşitli yaptırımlara maruz kalır. Yetkili makamlarda cezanın uygulanmasını / infaz edilmesini sağlar. Peki, bu “Takviye Hazır Kuvveti” içinde geçerli midir? Orada ki görevli personelde “Polis Memuru” olduğu için muhakkak ki aynı kanunlara tabidir. Ancak kuruluşu birkaç cümleyle yapılmış bir teşkilatın mahiyetinde ki personelde yine birkaç cümle ile kanunlar dışında tutulamaz mı? Tabii ki tutulabilir. Kuruluşu böyleyse eğer yürütmede ki sistemde aynı şekilde işleyebilir ve bunda hiçbir sakınca da yoktur.

Birkaç kelimeden oluşmuş bir karar ile böylesine önemli bir kolluk kuvveti oluşturulursa biz vatandaşların kafasında da böyle soruların ortaya çıkması çok doğaldır. Resmi kurumların ya da idarecilerin birkaç cümle ile “gelir geçer” tarzda ki cevaplarının kimseyi tatmin etmemesi de çok doğaldır. Hepsinden daha çok doğal olan şey ise; Bu soruların cevapsız bırakılması ve kendi “bilinmezlik” ve “cehaletimizle”, yetersiz bilgimizle bu sorulara vermeye çalıştığımız cevapların kafalarımızda yarattığı endişe ve paniktir. Yoksa ülke ince ince bir “Rejim – Devrim – İslam Muhafızlarına” adapte mi edilmeye çalışılıyor? Bir süre sonra bunun adını değiştirip “AK Parti Muhafızları” yapsanız tepkinin dozajı mı düşürülmeye çalışılıyor? Amaç nedir? Sorularımız bunlar, peki ya cevaplarımız nerede?

4 YORUMLAR

  1. Yazının can alıcı yeri “ Yoksa ülke ince ince bir “Rejim – Devrim – İslam Muhafızlarına” adapte mi edilmeye çalışılıyor?” kesinlikle burası ve yazara katılıyorum sonuna kadar

  2. “Devrim – İslam Muhafızlarına” adapte mi edilmeye çalışılıyor?”

    Sayın yazar! İslam hak, hukuk, Adalet, eşitlik, mutavazı, zengin fakır Müslüman, Hırıstiyan Müseve ve, diğer inançlardan oluşmüş vatandaşlarının haklarını, canlarını, malların’ın korunmasını emir eder.

    Yoksa, Nikolay Çavuşesku gibi kendini korumak için milleti asip kesmez.

    Saddam Hüseyin gibi namaz kılıp kadınları yer altinda kurduğu mahsenlerde tecavüzcılara peşkeş çekemez.
    Müslümanįm deyip bir aileden 3 şehit evine gõnderip analarına bunların ailelerini ariyoruz bulunca gelip alacağız diye bırakıp kaçanlar gelmeyince belki tanırım diye yüzlerini açan anne yanan tandıra atlayıp intihar etmesine sebep olmaz. Saddam Araptı õldürdükleri araplar, kürtler ve Türkmenler idi.

    Çavuşesko ve Saddamın, sonları ne oldu?

  3. Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!
    Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
    “Tarih”i “tekerrür” diye tarif ediyorlar;
    Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
    Mehmet Akif Ersoy

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz