Veysi Dündar Saadet Partili Birol Aydın ile görüştü: “Kucaklaşmaya vesile aramak gerek…”

1

Seçimlerin tarihi yaklaştıkça siyasette ön plana çıkan sürpriz Saadet Partisi’nin halktan gördüğü ilgi oluyor. Saadet ‘İlkeler Platformu’ adını verdiği bir zeminde siyaset yapıyor. İlkeler de demokrasilerde vazgeçilmez sayılan esaslar.

Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu artık her gün konuşulan bir isme dönüştü. Onunla birlikte partinin görüşlerini medyada savunanlar arasında göze çarpan isimlerin başında da Birol Aydın geliyor.

Birol Aydın Saadet Partisi’nin genel başkan yardımcısı.

Yazarımız Veysi Dündar Saadet Partisi konusunda merak edilenleri Birol Aydın’la konuştu.

Birol Aydın kimdir?

Birol Aydın Gümüşhane doğumlu. İlk ve örtaöğretimini Gebze’de, yükseköğrenimini Tunus Zeytune Üniversitesi’nde tamamladı. Üniversite sonrası Milli Gençlik Vakfı Gebze Başkanlığı, Anadolu Gençlik Derneği Genel Merkez Teşkilat Başkanlığı görevlerinde bulundu.

Milli Görüş partilerinin çeşitli kademelerinde görev yaptı. Halen Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.

Kocaeli’nde ticari faaliyetlerini devam ettirmektedir.

“Saadet kilit değil, anahtar partidir”

Veysi Dündar (VD): Kişisel kanaatim, Saadet Partisi seçimlerde kilit rol oynayacak. AK Parti Sözcüsü Mahir Ünal’ın Saadet’in bir kilit parti gibi konuma taşınmasını, siyasi olarak gerçekçi bulmuyorum” sözleri için neler söylersiniz?

 

 

 


Birol Aydın (BA):
Öncelikle Saadet Partisi kilit parti değil, anahtar partidir. Çünkü ülkemizin sorunları kilitlenmiştir ve açılması için yeni bir zihniyete ihtiyaç vardır. Saadet Partisi’nin farkı yarım asırlık tecrübesinde gizlidir. AK Parti sözcüsüne cevabı Genel Başkanımız vermiştir: Saadet Partisi barajı geçme değil, iktidar olma hesabı yapmaktadır. Bütün hazırlıkları bu hedefe yöneliktir.

 

VD: Siyaseten Saadet Partisi geleneğinden türemiş AK Parti’nin şu anki duruşunda bulduğunuz yanlışlar nelerdir? Saadet’te siyasete devam ediyor olmanız sizin için sevinme nedeni midir?

BA: Bir fikre sahip çıkmak başkadır, bir fikri savunmak başkadır. AK Parti Milli Görüş fikrine sahip çıkamayanlar tarafından kurulmuş ama sonuçta başarılı olamadığından Milli Görüş’ü hem de yanlış noktadan savunan konuma gelmiştir. Biz ise yıllardır bu fikre sahip çıkma mücadelesi verdik. Bu yüzden her tespitimiz yerinde olmuştur. Suriye, Libya özellikle BOP ile ilgili endişelerimizi her daim açıkladık. Yanlış ekonomik politikalar, yargıya müdahaleler konusunda kaygılarımızı ifade ettik. Aslında bizler haklı çıktığımız için üzülüyoruz.

VD: İlkeler İttifakı konusunda bir ilerleme var mı? Muhalefetteki partilerle görüşmeler hangi safhada?

BA: Uyum yasaları kapsamında bir çalışma yaparak bütün siyasi partileri ziyaret ettik. Başta seçim barajı olmak üzere, meclisin güçlenmesi ve erklerin bağımsızlığı konularını ortaya koyduk. AK Parti ile MHP’nin hiçbir ilke olmaksızın seçim ittifakı yapması, gelinen noktada çözümün ilkeler üzerinden müzakere edilmesini zorunlu kıldı. Seçimlere 18 ay var ve ülkenin sorunlarını çözecek ilkesel yaklaşımlar yerine, yakıştırmalar ile yol alan bir hükümetin çözüm üretmesi beklenemez. Meclis içinde ve dışında hangi parti olursa olsun ilkesel olarak birlikte olmak bu ülkenin geleceğine yapılacak en büyük katkı olacaktır.

VD: Seçim Güvenliği ve Seçim Yasası konularında bir mutabakat var mı muhalefet partilerinde? Sandık başlarında bir görev paylaşımı söz konusu mu? Buralarda ittifak etmiş durumda mısınız?

BA: Meclisten geçen ittifak ve seçim güvenliği paketine bakıldığında üzülerek ifade edelim ki, yine “atı alan Üsküdar’ı geçme” planı yapıyor. Seçimler bir irade beyanıdır. Seçmenin iradesi sandığa yansıdığı gibi sonuçlara da yansımazsa bu demokrasiyle bağdaşmaz. Seçmeni ikna etmek varken türlü yollara başvurmak vizyonsuzluğun bir göstergesidir.

Saadet ve ülke sorunları

VD: OHAL devam eder mi? OHAL’de seçim yapılabilir mi? İktidarın seçimlere OHAL gölgesinde girmesi söz konusu mu?

BA: Bu ülkede normalleşme olmadan normal bir seçim nasıl olacak? OHAL kalkmadan yapılacak bir seçimde milli irade sandığa yansıyamaz. 2023, 2053 gibi hedefleri olanlar nasıl olur da normalleşmenin yolunu açmaya çabalamaz? Bu ülkede yapılan seçimlerin Irak’taki, Suriye’deki, Mısır’daki seçimlerden farkı olmalıdır. Bu ülkenin demokrasi geçmişi bölgeye rol model olurken şimdi düştüğümüz durum içler acısıdır. OHAL’in kalkmamasının en büyük zararı ise ekonomiye olmaktadır. Mutluluk endeksinde bile 5 basamak düştük. Bu ülke bu akıl tutulmasını aşacaktır.

 VD: Hak ve Adalet Platformundaki konuşmanızı dinlemiştim. Başarılı bir konuşmaydı. Sokak aralarına, savunduğumuz özel alanlara girmeye kimse tevessül etmemelidir. Müşterekleri çoğaltmak lazım demiştiniz. Sokak aralarından kastınız nedir?

BA: Her siyasi parti, programında ortak sorunları ele almış, kendince çözümler sunmuştur. Sorunların ortak olması caddeler gibidir. Herkes aynı doğruyu görüyor. Çözümlerde de birçok ortak nokta vardır. Bu durumda ana caddelerde buluşmak varken, farklılıklarımızı zenginlik olarak değerlendirmek varken neden ara sokaklara girelim? İttifak edeceğimiz birçok nokta varken neden ayrılıklarımızı dillendirelim? Bu ülkenin potansiyelinin farkında olanlar kucaklaşmaya vesile ararlar.

VD: Şeker Fabrikaları konusunda Sayın Karamollaoğlu ile mülakatımızda “bu özelleştirmeye kesinlikle karşıyız” demişti. Sonrasında gelişen herhangi bir süreç oldu mu? Bunun engellenebilmesi için bir girişiminiz söz konusu mu?

BA: Resmi Gazete’de yer alan 14 şeker fabrikasının tamamında ziyaretlerimiz yapılarak görüşlerimiz kamuoyuyla paylaşıldı. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi insanın böbreklerini satıp diyalize bağlanması gibi anlamsız bir karardır. Biz bu konudaki ısrarımızı sürdürüyoruz. ESAM’ın yaptığı Şeker Zirvesi’nde konunun uzmanları da bize destek verdiler. “1 Mart Tezkeresi” gibi bu konu da terse dönecek ve kazanan milletimiz olacaktır diye ümit ediyoruz.

VD: Milli ve Yerli tabiriyle, ülkenin yüzde ellisi bu sıfata uymuyor şeklinde gösteriliyor. Hain, terör sevici sıfatlandırmaları havada uçuşuyor. Bunu ölçen bir mezura, tartan bir baskül olmadığı halde, bu tip yaftalamalar neden türer? Ülkenin birlikteliğine kezzap dökmek değil midir? Bu ayrıştıran dil çok sakat şeylere taşımaz mı bizi?

BA: 2000 sonrası yapılan her seçimde düşman üretildi. Adeta kim gelmesin seçimleri yapıldı. Ergenekon, paralel yapılanma, terör konuları ile bugünlere geldik. Şimdi düşman üretecek bir pozisyon oluşturulamadığından kendilerini milli, dışarıda kalanları gayrı milli gösterme telaşına düştüler. Siyasi partilerin bir araya gelmesi, ittifak yapmaları, kendilerini uygun gördükleri şekilde tarif etmelerinde beis yok. Ancak bunu diğerlerini ötekileştirecek şekilde yaparlarsa bu doğru olmaz.

Bankaların yabancıların eline geçtiği vergi rekortmeni olduğu bir ekonomi ne kadar milli ise onlar da o kadar millidir. Yurtdışından et ve saman ithal etmek ne kadar milli ise onlar da o kadar millidir. İlkeli olmayanın milli olması mümkün değildir. Biz ilkelerimizle milli ve yerli kavramını da aslına döndüreceğiz.

VD: “Türkiye’nin hamasete ve fanatizme değil, aklıselime, düşünmeye ve oturup konuşmaya ihtiyacı vardır” dediniz. Bunu gerçekleştirmek ne derece kolay, ne derece zordur?

BA: Kamplaşma, ayrıştırma, ötekileştirme dili kesinlikle bir an önce terk edilmelidir. Hukuka, yargıya güven mutlaka tesis edilmelidir. Ehliyet, liyakat bürokraside ana belirleyici olmalıdır. Bu saydığımız üç şeyin yapılması sadece irade işidir ve kısa sürede başarılacak şeylerdir. Bu başarıldığında, ekonomik kaynakların üretime dönük yatırımlara kaydırılması, yolsuzluklar ve usulsüzlüklerle kararlı bir mücadeleye girişilmesi de başarılır. Atalarımızın deyişiyle “at sahibine göre kişner”. Bu millet sağduyu sahibidir, çözümü kucaklaşmada, istişarede arayanları fark edecek, aklıselimle hareket ederek yeni bir hikâye daha yazacaktır.

VD: 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde; “Hayat Sizinle Güzel” diye bir cümleniz oldu. Parti bünyenizde pek bir kadın varlığı hissetmiyor ya da görmüyorum. Kadınların partiye ve çalışmalara katılımı ne düzeyde?

BA: Kadın Kolları partimizin en müstakil ve gayretli çalışan birimidir. Geçen yıl yaptıkları kadın zirvesi, bu yıl yaptıkları noktasal ziyaret ve programlarla bize güç katmaktadırlar. Özellikle kadın kollarının gençlik birimi özverili çalışmaları ile ses getiriyor. Önümüzdeki seçimde en etkin netice alacak çalışmaları da kadın kollarımız yapacak. Bütün toplum da bunu hissedecek.

VD: Afrin konusunda partinizin duruşunu merak ediyor kamuoyu. Sizce şu saatten sonra yapılması gereken nedir?

BA: Türkiye kendi sınır güvenliğini sağlamak zorundadır. Terör örgütleri ile mücadele bu anlamda doğrudur. Bizi işkillendiren nokta; Afrin üzerinden diğer sorunların konuşulmasının ertelenmesi veya engellenmesidir.

Zamanın ruhu

VD: Saadet Partisi iktidarda olsa, ne yapmak isterdi? İlk icraatı ne olurdu? 

BA: Saadet Partisi’nin yapacağı ilk şey insanların siyaset kurumuna olan güvenini yeniden sağlamak, kamplaşmayı ortadan kaldıracak adımları atmak, düşünmeyi, sorgulamayı sağlamak, konuşabilmek ve insanları doğdukları yerde doyuracak projeleri hayata geçirmek olacaktır.

VD: Zamanın ruhunu yakaladığınızı düşünüyor musunuz?

BA: Aslında bizim zamanın ruhuna müdahale gibi bir niyetimiz yok, bu düşüncemiz bile anlaşılmayı kolaylaştırıyor. Saadet Partisi olarak, söylediklerimizi toplumun her kesiminin anladığını görmek zamanın ruhunu yakaladığımıza işaret olduğu kanaatindeyim. Biz doğal olmanın, gerçek manada özgür olmanın önemine inanıyoruz. Bir de tabii bazı şeyler için zamanın gelmesi gerekiyor. Alman atasözünde denildiği gibi: ”Zamanı gelmemişse zamanı gelmemiştir.”

1 Yorum

  1. Kucaklaşın tabii. Kucaklaşalım. Lakin kimle kucaklaştığımızı unutmadan. Fıtratını bilip ona göre tedbir alarak. Dün bizlere “kan emici vampirler” diyenlerle de kucaklaşalım. Ama yarın bize yine vampir diyeceklerini unutmadan.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz