Yeniden yargılanmasına yer olmadığına karar verildi..

0

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, “gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçundan 5 yıl 10 ay hapis cezası alan ve Anayasa Mahkemesinin (AYM) hak ihlali kararı verdiği Enis Berberoğlu’nun yeniden yargılanmasına yer olmadığına hükmetti.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bir üst mahkemenin verdiği karara, bu anayasaya göre alt mahkeme ‘Ben bu karara uymayacağım.’ diyorsa, orada bir sorunumuz var, orada bir çürüme var. O çürümeye hepimizin müdahale etmesi lazım. Yerel mahkeme, sarayın mahkemesidir. Niye şaşırıyorsunuz? Saraydan aldığı talimatın gereğini yapıyor. Ama bu ülkenin hukukun kırıntısı kaldıysa, biz de mücadelemizi yapacağız.” diye konuştu.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin Berberoğlu hakkında verdiği hükmü değerlendirerek karara bağladı. Mahkeme kararında, 14 Haziran 2017 tarihli kararla hükümlü Enis Berberoğlu hakkında verilen 25 yıl hapis cezasına karşı istinaf yoluna gidildiği belirterek, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin de 13 Şubat 2018’de mahkemenin kararını kaldırarak, sanığın 5 yıl 10 ay hapisle cezalandırılmasına yönelik karar aldığı hatırlatıldı. 

Bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20 Eylül 2018’de hükmü onadığını ve hükümlü Berberoğlu’nun avukatının Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yaptığını anımsatılan kararda, Anayasa Mahkemesinin de 17 Eylül 2020’de, “hak ihlali” kararı verdiği, kararın bir örneğinin de ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesinin kararlaştırdığı aktarıldı.

“AYM hiçbir şekilde yerindelik denetimi yapamayacaktır” 

Anayasa Mahkemesinin bu kararının gerekçesini de 9 Ekim 2020’de hazırladığı ve mahkemeye gönderdiği belirtilen kararda, şu değerlendirme yapıldı:

“6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunu’nun 50. maddesinde belirtilen yasal düzenlemelerden anlaşıldığı üzere, Anayasa Mahkemesinin ‘hak ihlali’ talebindeki görevi, mevcut yargılama dosyasındaki ihlali tespit etmek ve daha sonra ihlalin nasıl kaldırılacağı ya da durdurulacağı konusunda mahkemeye yol göstermektir. AYM tarafından başvurucu hakkında seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmekle birlikte, ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması ve mahkememizce durma kararı verilmesi gerektiğine dair yol gösterme işlemi yapılmıştır. 

6216 sayılı yasanın 50 fıkra 1. son cümlesinde ayrıntılı olarak belirtildiği üzere (Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez), AYM’nin ihlal kararının tespitinden sonra hiçbir şekilde yerindelik denetimi yapamayacaktır. Mevcut AYM kararı bu kapsamda incelendiğinde, başvurucu hakkında daha önceden verilmiş olan hak ihlali tespit ettikten sonra, yerindelik denetimi yapılacak şekilde mahkememize yeniden yargılama kararı verilmesi ve hemen durma kararı verilmesine dair vermiş olduğu karar, mahkememizin görev ve yetki alanı içerisinde verilmiş olan karara müdahaledir. “

“Taleplere daha önce ‘ret’ kararı verildi”

Sanık avukatları tarafından daha önceden yargılamanın ve infazın durması taleplerinin temyiz aşamasında incelenerek reddedildiği ifade edilen kararda, “Yeniden AYM tarafından bu talepler hakkında yerindelik denetimi oluşturacak şekilde yeniden yargılama kararı ve durma kararı verilmesine ilişkin mahkememize yol gösterme kararı yerindelik denetimi kapsamındadır. Burada yapılacak işlem, AYM’nin hak ihlalini tespit ettikten sonra bu ihlalin yerindelik denetimi olmayacak şekilde ortadan kaldırılmasını sağlamaya ilişkin olmalıdır.” ifadesi kullanıldı.

Mahkeme heyeti, Anayasa Mahkemesinin 17 Eylül 2020 tarihli, başvurucu hakkında vermiş olduğu kararda hak ihlali tespitinden sonra, yeniden yargılama yapılmasına ilişkin talebin yerindelik denetimi kapsamında kalması sebebiyle yeniden yargılama yapılmasına yer olmadığına oy birliğiyle karar verdi. 

“Anayasa Mahkemesini kapatalım”

TBMM Genel Kurulu, Başkanvekili Haydar Akar başkanlığında toplandı. Akar, Genel Kurul’u açmasından hemen sonra 30 dakika ara verdi. Verilen aranın ardından Akar, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na gündem dışı söz verdi.

Kılıçdaroğlu, siyasette kavgaların, eleştirilerin olabileceğini belirterek, bu parlamentoda görev yapan milletvekillerinin, adaletten, haktan, hukuktan yana olduğuna inandığını söyledi. 

Bir haksızlık olduğu zaman hep birlikte tepki vermenin görevleri olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, adaleti dünyanın en soylu kavramı olarak tanımladı. Bütün peygamberlerin adalet için geldiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, insanlığın temelinin de adalet bulunduğunu dile getirdi. 

Devletin temelinin de adalet olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ırkı, cinsi, mezhebi, inancı ne olursa olsun bir kişi adaletsizlikle karşı karşı kaldığı zaman, ona tepki göstermenin de vicdanında adalet terazisi bulunan kendilerinin görevi olduğunu belirtti. 

Bunun parlamentoya saygınlık kazandıracağının altını çizen Kılıçdaroğlu, “Saygın parlamento, adaleti sağlayan bir parlamentodur. Adaleti nasıl sağlayacağız? Adaletin kuralları vardır. O kurallara herkes uyduğu takdirde, adalet de gerçekleşmiş olur.” diye konuştu. 

“Anayasanın gereğini hepimiz yerine getirmek zorundayız”

Anayasa’nın herkesi bağladığını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Bir şekliyle bu anayasanın gereğini hepimiz yerine getirmek zorundayız. Aksi halde biz, hukuk devleti olamayız. Hukuk devleti nedir? Adaleti sağlayan devlettir.” ifadelerini kullandı. 

Anayasa’nın 11. maddesini okuyan Kılıçdaroğlu, “Zaman zaman kanun çıkarıyoruz. Anayasa Mahkemesine de gidiyoruz. Anayasa Mahkemesi iptal ediyor. Biz, yürütme organı değil, yasama organı olarak, Anayasa Mahkemesinin öngördüğü kurala, 600 milletvekili uyuyoruz. Biz gücümüzü, meşruiyetimizi milletten alıyoruz. Vatandaş, bize oy veriyor ve buraya geliyoruz. Peki bizi kim denetliyor? Anayasa Mahkemesi denetliyor. Biz, Anayasa Mahkemesinin kararına uymak zorunda kalıyoruz ve uyuyoruz da. Aksi halde hukuk devleti olamayız.” değerlendirmesinde bulundu. 

Anayasa’nın 153’üncü maddesini de okuyan Kılıçdaroğlu, “Yani sadece yasama organını değil, yürütme organını da idare makamlarını da yargı organlarını da gerçek ve tüzel kişileri de bağlar diyor. Buna hepsi uyacak.” dedi. 

“Kaosa zemin hazırlamamamız gerekiyor”

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin, AYM’nin verdiği hak ihlali kararının ardından Enis Berberoğlu’nun yeniden yargılanmasına yer olmadığına hükmetmesine ilişkin değerlendirmede bulunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Anayasa Mahkemesinin aldığı bir karara yasama organı uyuyor. Yasama organının yaptığı bir düzenleme, Anayasa’ya aykırıysa düzeltiyor. Ama bir alt yargı organı diyor ki; ‘Ben, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayacağım.’ Bir üst mahkemenin verdiği karara, bu anayasaya göre alt mahkeme ‘Ben bu karara uymayacağım.’ diyorsa, orada bir sorunumuz var, orada bir çürüme var. Bu çürümeye hepimizin müdahale etmesi lazım. Devlet, hepimizin devletidir. Bayrak, hepimizin bayrağıdır. Vatan da hepimizin vatanıdır. Farklı düşünebiliriz, farklı görüşlerimiz olabilir. Ama bir ortak paydamız var. Ortak payda millettir. Bu Anayasa, referanduma gitti mi? Gitti. Referandumda oylandı mı? Oylandı. Kabul edildi mi? Edildi. Beni, parlamentoyu, Anayasa Mahkemesini bağlıyor. Ama bir mahkeme, ‘Ben Anayasa Mahkemesi kararına uymayacağım.’ diyor. Tuz kokar. O zaman vatandaş da der ki; ‘Ne vergisi istiyorsun benden kardeşim. Ben de vergi ödemiyorum. Anayasa Mahkemesi kararına bile uymuyorsa, ben neden valinin kararına, kaymakamın kararına uyacağım. Neden vergi dairesi müdürünün talebini yerine getireceğim’. Bir kaosa zemin hazırlanır. Burada hepimizin sorumluluğu var. Kaosa zemin hazırlamamamız gerekiyor. Bu bir kavga alanı değildir. Adalet alanıdır.”

Bilim alimlerinin hep adalet üzerinde durduklarına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, “Biz, adaleti ayaklar altına alan bir karar olduğu zaman sessiz mi kalacağız? İyi oldu mu diyeceğiz? Biraz daha vurun mu diyeceğiz? Bir kişi haksızlığa uğradığı zaman, uğradığı haksızlığı görmezden mi geleceğiz? Bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışını mı bu topraklardan atacağız, yoksa bu anlayışın esiri mi olacağız?” diye sordu. 

“Denetlenmeyen hiçbir güç yoktur”

Herkese düşen sorumluluklar bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, farklı dünya görüşlerine sahip partiler olduğunu ancak bir vatanda yaşandığını söyledi. Bu vatanı cennete çevirmenin herkesin elinde olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, konuştuğu kürsünün halkın kürsüsü olduğunu kaydetti. 

Polis olmadan da kırmızı ışıkta durulduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, “Şimdi biz, ne kırmızıyı ne yeşili ne sarıyı bıraktık. Bütün renkleri karıştırdık. Dolayısıyla olması gereken, vatandaşın uyması gereken kuralları hep birlikte uygulamak zorundayız. Balık baştan kokar demişler. Niye balığı baştan kokutuyoruz ki?” ifadelerini kullandı. 

Parlamentonun görevini yaptığını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Yasama organının çıkardığı bir yasayı, yargı organı ‘Ben bu yasayı uygulamam’ diyemez.” dedi. 

Yasama, yargı ve yürütmenin birbirini denetlemesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Denetlenmeyen hiçbir güç yoktur. Denetlenmeyen güç, güç değildir. Gücün, gücünü gösterebilmesi için onun sağlıklı denetlenmesi lazım. Mecrasının belirlenmesi lazım. Adaleti dağıtacak olan mahkeme adalet dağıtmıyorsa orada bir sorunumuz var demektir.” değerlendirmesinde bulundu. 

“‘Anayasa Mahkemesinin kararına ‘ben uymam’ diyor. Peki kime gideceğiz o zaman? Sıfırdan yeniden dava süreçleri mi olacak?” diye soran Kılıçdaroğlu, “Benim, bütün milletvekili arkadaşlarımdan istirhamımdır; kendi ülkemize, kendi parlamentomuza, kendi bayrağımıza, en azından eleştirsek dahi kendi anayasamıza sahip çıkalım.” çağrısında bulundu. 

Bir hakimin “Anayasa Mahkemesi kararlarına uymuyorum” demesinin ne demek olduğunu soran Kılıçdaroğlu, “O zaman Anayasa Mahkemesini kapatalım. Yargıyı da kapatalım. Nasıl olsa herkes bildiğini okuyacak. O zaman bir ülkeye ne egemen olur? Orman kanunları egemen olur. Aklı bir tarafa atmış oluruz.” yorumunu yaptı.

Bunun, 21. yüzyılın bir ayıbı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, herkesin hayatında adaletsizliğe uğradığı bir zaman olduğunu dile getirdi. 

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Bir mahkemenin, bir üst mahkemenin kararını bile bile Anayasa’nın bu açık hükümlerine rağmen ‘Ben uygulamayacağım’ diyorsa orada tuz kokmuş demektir. Hepimizin oturup bir vicdan sorgulaması yapması lazım. Halkın seçtiği bir milletvekilini illa ‘Ben hapse atacağım’… Atabilirsiniz. Toplumun vicdanı kanayacaksa o zaman bizim de vicdanımız kanayacak.” dedi. 

Her partiye düşen temel amaçlar olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “Hangi partiden olursak olalım, hangi ilin milletvekili olursak olalım adalet denilen kavramı yüceltmek zorundayız. Ben, bütün milletvekillerimi bu vicdani kanaati büyüteceklerini düşünüyorum.” ifadelerini kullandı. 

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ile bazı milletvekilleri hariç CHP’nin diğer milletvekilleri, konuşmasını tamamlamasının ardından Genel Başkanları Kılıçdaroğlu ile Genel Kurul’dan ayrıldı. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının ardından MHP Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı ile AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman Hatay’daki yangına ilişkin görüşlerini dile getirdi. 

Kaşıkçı, yangın sürecinde sosyal medya üzerinden kışkırtıcı yayınlar yapanların en kısa zamanda yakalanarak cezalandırılmasını istedi. Yayman ise yanan ormanlık alanların yapılaşmaya açılmayacağını ve bölgenin yeniden ağaçlandırılacağını söyledi.

Meclis Başkanvekili Haydar Akar da Hatay’ın zengin bir kültür birikimine sahip, farklı dinlere mensup insanların barış ve kardeşlik içinde yaşadığı bir kent olduğunu belirterek, bazı çevrelerin bu durumdan rahatsız olduğunu söyledi. Beyhude çabaların kardeşliğe zarar veremeyeceğini vurgulayan Akar, orman yangınlarına karşı gerekli önlemlerin alınmasını istedi.

Gündem dışı konuşmaların ardından CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Enis Berberoğlu’na ilişkin kararın TBMM’de grubu bulunan siyasi parti grup başkanvekilleriyle görüşülmek üzere Genel Kurula ara verilmesini talep etti. 

TBMM Başkanvekili Haydar Akar, talebi kabul ederek, ara verdi. Akar, verilen arada grup başkanvekilleriyle bir araya geldi.

Bu arada, Kılıçdaroğlu’na, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nın ardından da bir gazeteci, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu’na ilişkin kararına yönelik görüşünü sordu. Kemal Kılıçdaroğlu, “Yerel mahkeme, sarayın mahkemesidir. Niye şaşırıyorsunuz? Saraydan aldığı talimatın gereğini yapıyor. Ama bu ülkenin hukukun kırıntısı kaldıysa, biz de mücadelemizi yapacağız.” yanıtını verdi.

İktidarın bugünkü eğitim sistemini uygulamaya koymadan önce hiçbir anne babaya sormadığını, bu sistemin kalkınma planında da yer almadığını ileri süren Kemal Kılıçdaroğlu, mevcut eğitim sisteminin amacının tek tip çocuk yetiştirmek olduğunu savundu. 

Kılıçdaroğlu, “Koşulsuz kendilerine uyan çocuk yetiştirmek istediler ve her bakan kendisine göre reform getirdi. Bu acı tablo maalesef önümüzde duruyor. Eğitimi de aynı zamanda bir rant alanı olarak kullandılar.” diye konuştu.

Örgün eğitimde 15 milyon 189 bin 878 öğrenci bulunduğunu ve 571 bin derslikte eğitim verildiğini anlatan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: 

“23 Mart’tan itibaren uzaktan eğitime başladık. Kaç evde internet var, kaç evde televizyon var, bunlardan bihaberler. 7 milyon 695 bin öğrenci EBA’ya ulaşabildi. EBA’nın canlı kapasitesi 1 milyon öğrenciyken, siz 15 milyon öğrenciyi eğitmeye kalkıyorsunuz. 7 milyon 695 bin kişi zaten ulaşamıyor. 3 milyon 37 bin öğrencili hanede internet yok. 759 bin 493 öğrencinin evinde televizyon yok. Televizyonu olmayan evde EBA eğitimi mi yapacaksınız? Türkiye’de televizyonu olmayan ev var mı diye hiç akıllarına geldi mi acaba?”

“Hariri ailesinin cebinden 5 kuruş para çıkmadı”

Kılıçdaroğlu, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın kurduğu Türk Telekomun iktidar tarafından özelleştirildiğini belirterek, “Türk Telekomu Hariri ailesine sattılar. Hariri ailesi Türk bankalarından krediyi çekti ve götürüp devlete verdi. Hariri ailesinin cebinden 5 kuruş para çıkmadı. Sonra banka borçlarını ödemeye gelince Hariri ailesi borcu ödemedi ve ‘Al Türk Telekom da senin olsun’ dedi. Kurum özelleştirilirken tüm altyapıyı yenileyeceklerdi o da yapılmadı. Dünyanın en büyük kazığını yedik. Ben buna isyan ediyorum.” ifadesini kullandı. 

Kemal Kılıçdaroğlu, 2004 yılında kurulan Türksatın da iktidar tarafından “arpalık haline getirildiğini” iddia etti. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 2019 yılı raporuna göre Türkiye’de sadece 24 ilde geniş bant internet erişimi bulunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “24 ilde bile altyapı bütün noktalara ulaşmadığı için ‘bölgesel hizmet sunulabilmektedir’ deniliyor. İnternet altyapısı bu kadar yetersizken, sen nasıl çıkıp da ‘dünyada 1’inci Çin, 2’nci de biziz’ dersin? O görevi bırakacaksın kardeşim. Türksat 15 yıldır bu memlekete hizmet yapıyor. Elin oğlu 5 yılda götürüyor, biz 15 yılda 24 ilin bile tamamına götürememişiz.” değerlendirmesinde bulundu.

Hükümetin Dünya Bankası ile imzalanan bir anlaşma kapsamında, sosyo ekonomik açıdan dezavantajlı grupta bulunanlar için kullanılmak üzere 160 milyon dolar alacağını belirten CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bu paranın nereye kullanıldığının takipçisi olacaklarını söyledi.

“Bilgisayardaki KDV kaldırılsın”

Kılıçdaroğlu, eğitim sisteminde var olduğunu belirttiği sorunların çözümüne yönelik önerilerini de sıraladı. Bilgisayarlardan alınan KDV’nin kaldırılmasını isteyen Kemal Kılıçdaroğlu, bilgisayarı olmayan kişilerin zaten ekonomik durumu iyi olmayan vatandaşlar olduğuna işaret etti. 

Kılıçdaroğlu, “İlla başka birileri mi devreye girsin? Bu havuz medyasının patronlarına iş verirler, o zaman KDV’yi kaldırırlar. Çünkü birilerinin para yemesi lazım. Fakir fukaranın yararlanmasını istemiyorlar.” şeklindeki sözleri sarf etti.

İnternetin günümüzde hava ve su gibi elzem olduğunu vurgulayan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, öğrencilerin ve tüm insanların dünyadaki gelişmeleri izlemesinin ancak internetle mümkün olabileceğini söyleyerek, “İhtiyaç sahibi, fakir ailelere ve tüm öğretmenlere internetin ücretsiz olması gerekir. Nereden karşılayacağız? İşte Evrensel Hizmet Fonu var. Kanun diyor, fakir ailelere internet götürüleceğini. Bunun için gerekirse mobil operatörlerle konuşulur, gereği yapılır.” şeklinde konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, devletin ihtiyaç sahibi ailelere ve tüm öğretmenlere bilgisayar vermesi gerektiğini ifade ederek, “21’inci yüzyılda bilgisayarla tanışmayan çocuk mu olur Allah aşkına? Biz her türlü fedakarlığı yapmaya razıyız. Gerekirse bize 5 ay maaş vermeyin, çocuklarımıza interneti ve bilgisayarı ücretsiz verin. Anneler, babalar her türlü fedakarlığı yaparlar. Kalkıp da 4 küsur milyar liralık bir vergi muafiyetini bir kişiye veriyorsun. Aynı parayla binlerce çocuğa, haneye, öğretmene hem bilgisayar hem de interneti ücretsiz verirsin.” değerlendirmesinde bulundu.

“Kendi seçmenine ihanet eden bir siyasi parti”

CHP lideri Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin evde bilgisayar kullanımı oranını ölçen bir anket yaptığını aktararak, şöyle devam etti:

“Anket sonucunda Arnavutköy’ün yüzde 71’inde bilgisayar yok. Sultanbeyli, Sultangazi, Esenler, Sancaktepe, Başakşehir, Bağcılar, Gaziosmanpaşa AK Parti’nin en çok oy aldığı ilçeler. Kendi seçmenine ihanet eden bir siyasi partiyle karşı karşıyayız. O ilçelerdeki geliri düşük aileye interneti, bilgisayarı ben ‘ver’ diyorum, sen ‘vermeyeceğim’ diyorsun. Onun hakkını ben veriyorum, o sana oy veriyor. Bir de böyle bir paradoksu yaşıyoruz. Bunu da düzeltmek zorundayız. Arnavutköy’deki çocuk bizim çocuğumuz değil mi? Onun da bilgisayar ve internet hakkı yok mu? Saraya soruyorum, niye vermiyorsun?”

Milli Eğitim Bakanlığının FATİH projesi kapsamında 2010 yılından bu yana duyurulanın aksine bir tek öğretmene bilgisayar vermediğini öne süren Kılıçdaroğlu, “Verdiği sözün arkasında bir siyasal parti durmuyorsa, onun ülkeye getireceği hiçbir yarar yoktur.” dedi.

Milli Eğitim Bakanlığının, ihtiyaç sahibi ailelere valilik ve kaymakamlıklar aracılığıyla televizyon ulaştırdığını bildirdiğini hatırlatan Kemal Kılıçdaroğlu, bu hizmeti gerçekleştirenlere teşekkür etti. Kılıçdaroğlu, hala evinde televizyonu olmayanları da söz konusu yerlere giderek talepte bulunmaya çağırdı ve “Vermiyorlarsa bana söyleyeceksiniz.” ifadesini kullandı.

İstanbul’da sabit internet oranı en düşük ilçelerde yaşayanlara seslenen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Senin çocukların ve sen bu ülkede 2’nci sınıf vatandaş mısın? 18 yıldır oy veriyorsun, 18 yıldır sarayda oturuyor, senin çocuğunun interneti bile yok. Şimdi düşün, ben mi saraydaki mi senin hakkını savunuyor?” diye konuştu.

“Derslik yapımına talibiz”

CHP lideri Kılıçdaroğlu, çocukların çağdaş koşullarda eğitim görmesi için 57 bin 340 dersliğe ihtiyaç olduğunu kaydederek, “Eğer MEB bu derslikleri yapmazsa, Hazine Bakanlığa bu kaynağı ayırmazsa, bize sadece yer göstersinler, yıl sonuna kadar bütün derslikleri yapıp anahtarları Bakanlığa teslim edeceğiz. 57 bin 340 dersliğin yapımına talibiz. Bize oy versin vermesin her ailenin çocuğunun iyi bir eğitim almasını istiyoruz. Onların günahı ne? Fakir olmak mı? Ne zamandan beri fakir olmak günah oldu, kader oldu? Bunları değiştireceğiz.” şeklinde konuştu. 

Ankara ve İstanbul’da belediyelerin meslek edindirme merkezlerindeki derslikleri Milli Eğitim Bakanlığına açabileceklerini bildirdiklerini aktaran Kılıçdaroğlu, “Ama CHP’li belediyeler ya ‘Hayır, olmaz’. CHP’li belediyeler Türkiye Cumhuriyeti devletinin belediyeleridir. Bütün beldelere hiçbir ayrım yapmaksızın hizmet verirler. CHP’li belediyeler, kimlik, siyasi parti, bölge ayrımı yapmazlar. Kimin ihtiyacı varsa gider karşılarlar.” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Sayıştayın 138 bin 393 öğretmene ihtiyaç olduğu yönündeki raporunu da hatırlatarak, atama bekleyen öğretmenlerin istihdam edilmesi gerektiğini söyledi. 

Kılıçdaroğlu, “Yeni derslikleri yapalım, öğretmenleri atayın. Öğretmenleri atarsanız bizim değil, sizin lehinize olacak. İstihdam yaratacaksınız. 10 milyon kişinin içinden en azından 50-100 bini çocuklara ders verecek, daha güzel yetişmeleri için çaba harcayacak.” diye konuştu.

Devlet okullarının, velilerden dezenfektan, maske ve ateş ölçer gibi ihtiyaçların giderilmesini istediğini ileri süren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, okulların da söz konusu ürünleri en yakın CHP’li belediyeden alabileceklerini söyledi.

Kılıçdaroğlu, salgın süresince her okulda bir sağlık görevlisi ve bir rehber öğretmenin mutlaka bulunması gerektiğini de belirtti.

“Kimseye parmak sallamak örfümde, adetimde yok”

Çin’in, Uygur Türkleri’ne yönelik politikasına ilişkin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye bir çağrıda bulunduğunu, Bahçeli’nin de bugün kendisine yanıt verdiğini hatırlatan Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Kimseye parmak sallamak benim örfümde, adetimde yoktur. Kaba güç, Orta Çağ gücüdür. 21’inci yüzyılda akıl gücü vardır, kaba güç yoktur. Neden biz ‘eğitim, eğitim, eğitim’ diyoruz? Akıl gücünü güçlendirmek, ona nitelik kazandırmak için. Sadece Uygurlar için değil, dünyanın neresinde olursa olsun, herhangi bir halk zalim bir uygulamayla karşılaşıyorsa ‘haksızlık var’ deriz.” 

Kılıçdaroğlu, Iraklı ve Suriyeli Türkmenlere tırlarla yardım götürdüklerini, ancak bunların reklamını yapmadıklarını dile getirerek, “Bizim işimiz reklam değil. Eğer birisi saray iktidarının bekçiliğine soyunduysa bize bu konularda ders veremez. Neden imza atmıyor? Ben söyleyeyim, Çin’den para gelecek diye. Londra’daki tefeciler faizi çok yükseltti çünkü. Düşünün, bütçe açığı, faiz ve ana parayı ödemek için borçlanmak zorundasın. Kapana kısıldılar, memleketi yönetemiyorlar. Bu millet diyor ki artık yakamızdan düşün. Yakalarından düşüreceğiz.” şeklinde konuştu.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz